Selçuk: Büyük çaplı bir proje başlatacağız

Milli Eğitim Bakanı Selçuk, "Önümüzdeki süreçte, öğretmen eğitimleri, öğretmenlerin çok daha donanımlı, çok daha iyi yetişmiş bireyler olarak sistemimize girmesini sağlamak için çok büyük çaplı öğretmen eğitimi projeleri başlatacağız" dedi.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, 2018-2019 Eğitim Öğretim Yılı Mesleki Çalışma Programı'nın başlangıcı dolayısıyla TRT Haber ve Eğitim Bilişim Ağı (EBA) üzerinden canlı yayında, okullarda ders başı hazırlığı yapan yaklaşık 1 milyon öğretmene seslendi.
Bakanlığın Başöğretmen Salonu'nda düzenlenen programda, öğretmenlerin çocukların hamurunu her gün kardığını ve toplumun inşasını üstlendiğini belirten Selçuk, "Şunu biliyorum ki Mevlana sema dönerken 'Akşam olsa da eve gitsem' diye dönmüyordu. Yunus şiirlerini yazarken 'Bu iki kıta da böyle oluversin, nasıl olsa okuyan olmaz' diye yazmıyordu. Mimar Sinan, 'Nasıl olsa ben öldükten sonra yıkılır' diye bina inşa etmiyordu. Biz böyle gördük, bundan sonra da bize yaptığımız işin aşkıyla, layıkıyla, neşesiyle yapmak düşer. İltifat beklemeden marifete talip olmak hayalimiz." diye konuştu.
Selçuk, öğretmenliğin, kolay bir meslek olmadığına dikkati çekerek, "Gökyüzündeki bulutlar değişir, açılır, kararır. Aslolan gökyüzü olmaktır, bulut olmak değildir. Bulutlar ya da şartlar ne olursa olsun öğretmen, çocuğun hakkını sorgusuz ve peşin veren kişidir. Şartlar kötü olsa bile çocuğun hakkı pazarlık konusu bile olamaz." ifadelerini kullandı.
"Öğretmen öğrencisi için toprak olmalı"
Öğrencilerin, öğretmenlerinden beklediği ilk şeyin sevgi ve saygı olduğunu vurgulayan Selçuk, şunları kaydetti:
"Çocuğun hayatına dokunmak, onunla her gün göz göze gelmek, onun hayatında çocuk diliyle söylersek 'kocaman' yer sahibi olmak, bazen anneden ve babadan dahi önemli bir yer tutmak, umut dolu çocuk dünyasının kaptanı ve kahramanı olmak. Öğretmenlik dediğimiz, tam da böyle bir şey. Öğrenmeyi "hükmedici bir öğretmen" olarak değil, "kolaylaştırıcı bir rehber" olarak yapmayı tercih etmek.
Bir öğretmen, öğrencisi için ya toprak olur ya bahçıvan. Topraksa çocuğun yetişmesi için her türlü koşulu hazırlar ve kucağında hayat bahşeder. Hayatın hediyesi ve emanetine sessizce hayranlık duyar. Bahçıvansa sürekli budamayı düşünür. 'Şurası olmadı, burası olacak' der. Budayamazsa uzman bulur, budattırır. Ek dersti, etüttü, takviyeydi budar. Toprak her misafire hürmet eder. Bahçıvansa ayrık otu arar durur."
"Doğru eğitimi, büyük insanlar verir"
Selçuk, iyi eğitimi verecek olanların öğretmenler olduğuna dikkati çekerek, "Doğru eğitimi büyük binalar değil, büyük insanlar verir. Bu salonun girişinde 'İnsan, insanın gölgesinde yetişir.' sözü misafirlerimizi karşılıyor. Zira şahsiyeti, şahsiyet bina eder. Güçlü bir şahsiyet olabilmek öğretmenin kendisini yetiştirmesinden geçiyor. Öğretmenlik çocuklara bir şey öğretmek değildir. Öncelikle ve hassaten öğretmenin kendi olgunlaşma serüvenidir. Kemalat ve kişisel gelişim yolculuğudur. Asıl yolcu öğretmendir. Çocukların gelişimi öğretmenin gelişimine doğrudan bağlıdır. Çocukları ancak ve ancak kendimize yatırım yaparak zengin kılabiliriz. Kamil bir öğretmenin koridordaki yürüyüşü bile derstir. Çocuklar ilk nazarda öğretmenlerin kalbiyle ilgilenir, beyniyle değil. O yüzden deneyimli öğretmenler bütün çocukların gözüne gözleri ve gülümsemeleri değmeden derse başlamaz. Bunun için çok yönlü öğretmenlere ihtiyacımız var." değerlendirmesinde bulundu.
"Paradigma değişikliği içindeyiz"
Öğrencileri çok yönlü yetiştirecek olanların öğretmenler olduğunu ifade eden Selçuk, "Önümüzdeki süreçte, öğretmen eğitimleri, öğretmenlerin çok daha donanımlı, çok daha iyi yetişmiş bireyler olarak sistemimize girmesini sağlamak için çok büyük çaplı öğretmen eğitimi projeleri başlatacağız." dedi.
Selçuk, Bakanlık olarak bir paradigma değişikliği içinde olduklarını ve ekim ayında yapılacak makro plan sunumunda bu değişikliğin detaylarını açıklayacaklarını belirterek, "1970'lerden beri eğitim sistemimizin istikametinde bir değişiklik, bir kayıp var. Dünyanın 4'üncü büyük kırılmasına şahit olacağımız bir döneme giriyoruz. Bu, bizim için günlük operasyonlarla gerçekleştirilecek bir dönüşüm değil, çok daha büyük değişiklik, ekosistemin tümüyle değiştirilmesinin gerektiğini bir durum. Bu durumun maddi unsurlarını dönüştürmek çok zor değil. Çünkü Türkiye'nin imkanları giderek artıyor. Bugün bunu dönüştürmenin zihniyet tarafındayız." değerlendirmesinde bulundu.
"Öğrenci sayımız 150 ülkenin nüfusundan fazla"
Türkiye'de 17,5 milyon öğrenci ve 915 bin öğretmen olduğunu hatırlatan Selçuk, öğrenci sayısının yaklaşık 150 ülkenin nüfusundan daha fazla olduğunu belirtti. Selçuk, hakkı verildiğinden bunun büyük bir nimet, hakkı verilmediğinde ise büyük bir külfetin habercisi olduğunu, en küçük değişikliğin on binlerce öğretmeni ve yüz binlerce öğrenciyi etkilediğini ifade etti.
Selçuk, aldıkları kararlarda öğretmenlerin görüşlerini de önemsediklerini ifade ederek, "Eğer biz büyük bir aileysek, '1 milyon öğretmenimiz var' diye övünüyorsak, onların seslerine kulak vermemiz lazım. Geldiğimiz günden beri, sahadan her türlü yönetici ve öğretmen arkadaşlarımızı buraya davet edip onlarla birlikte çalışıyoruz. Buna benzer bir çalışmamız da "1 milyon öğretmen 1 milyon fikir" projesi olacak. Bu projenin önerisi de bir öğretmen arkadaşımızdan geldi. Bu kapsamda, alacağımız her kararı paydaşlarımızla tartışarak daha güzel daha pratik çözümler üreteceğiz." dedi.
Kaynak: dunya.com
adli yil başladi kartaldan basın acıklaması

adli yil başladi kartaldan basın acıklaması
Siyasi Partilerin Değerli Temsilcileri,
Yazılı ve Görsel Basının Değerli Mensupları,
Sayıdeğer Meslektaşlarım,
Sözlerime baslarken sizleri saygı ile selamlıyor,
Şehit düşen güvenlik güçlerimiz ile geride bıraktığımız adli yıl içerisinde aramızdan ayrılan başta Avukat Kudret CÖBEK olmak üzere tüm hukukçuları saygı ve rahmetle anıyorum.
Atamızın "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" anlayışını savunan ve yaşama hakkına mutlak anlamda inanan avukatlar olarak, gerek ülkemizde ve yakın coğrafyamızda gerek dünyamızın birçok yerine boy gösteren, masum - sivil halk üzerinde gün geçtikçe artan katliamları ve her türlü terörü bu vesileyle bir kez daha lanetliyoruz.
Değerli Dostlar;
Mevlana der ki: "Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir." Dün olduğu gibi, bugün paylaştığımız duygular da adalettir, hukuktur, hukukun üstünlüğüdür, insan haklarıdır, demokrasidir.
Büyük Önderimizin dediği gibi;
“İstiklal, İstikbal, Hürriyet, Herşey Adaletle Kaimdir…”
Bu nedenle de adaletin, gerek bireylerin vicdanlarında gerek uygulamacılar tarafından üst düzeyde özümsenmesi gerekir.
Değerli Meslektaşlarım;
Araştırmalar gösteriyor ki; bir ülkede hukukun üstünlüğü güçlendikçe, mahkemeler etkin çalışmaya başladıkça, insanların birbirine duyduğu güven de artıyor. Başka bir ifadeyle, insanlar hukuka, mahkemelere güvenemiyorsa, birbirlerine de güvenemezler.
O halde, sonuç açık: hukukun üstünlüğünü sağlamlaştıran adımlar atıldıkça, insanlarımızın birbirlerine duyduğu güven de artmaya başlayacak.
Çağdaş demokratik hukuk düzenlerinde muhakeme hukukunun geldiği aşamada, “gerçek”e, sözlerin çarpışmasıyla ulaşılabileceği kabul edilmektedir. Bunun için birbirine eşit üç makama ihtiyaç vardır:
Mahkemelerden ve hâkimlerden oluşan yargılama makamı,
Yargılama makamının tamamen dışında örgütlenmiş iddia makamı,
Yargılama ve iddia makamları ile siyasi iktidardan tamamen bağımsız avukatların oluşturduğu savunma makamı.
Söz konusu makamların tamamı yargının kurucu unsurudur.
Bu unsurlardan mahkemeler ve hâkimler bağımsız ve tarafsız olmadıkları takdirde, adil yargılamadan ve dolayısıyla yargının adalet dağıttığından söz edilemez.
Öte yandan, hâkimler ve savcılar birbirine yaklaşır ve savunma makamından uzaklaşırsa, muhakemede gerçeğe ulaşılmasının vazgeçilmez koşulu olan “hiç kimse kendi davasında hâkim olamaz” ilkesi özünden ihlal edilmiş olur. Çünkü sıfat olarak iddia eden ve yargılayan makamlar birbirinden ayrı gibi görünse de uygulamada meydana gelen fiili yakınlaşma ve hatta birleşmeler, iddia makamının aynı zamanda fiilen yargılama yapıp hüküm vermesi sonucunu doğurur.
Bilindiği üzere, yargının işleyiş rotası -mahkeme kararları yanında- genellikle “yargı reform strateji belgeleri” ile çizilmektedir.
En son 2015 yılında açıklanan ve uygulamaya konulan yargı reformu stratejisinin amaçlarından bazıları:
1- Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığını güçlendirmek 2- Yargının hesap verebilirliğini ve saydamlığını artırmak 3- Ceza ve hukuk adalet sistemini geliştirmek 4- Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerini geliştirmek ve uygulamada etkililiğini artırmak 5-Adalete erişimi geliştirmek olarak tespit edilmiştir.
Bu strateji belgesiyle uyumlu olarak HSK tarafından 2017-2021 yıllarını kapsayacak şekilde, stratejik plan oluşturulmuş ve hayata geçirilmiştir.
Buna dayalı olarak; şu anda %30 civarında olan yargıya güveni yeniden inşa etmeyi ve dolayısıyla adaleti tesis etmeyi nihai amaç edinen bu belgelerde birtakım eylem planları belirlenmiştir.
Bu eylem planlarının bir parçası olup yeni adli yılda kısmen ve yılbaşından itibaren tümüyle hayata geçirilecek olan “davalarda hedef süre” uygulaması, adaletin gecikmesini önlemek ve adil yargılanma hakkına ilişkin ihlalleri azaltması bakımından yararlı olabilecektir.
Hayata geçirilecek olan tüm eylem planları kısmen iyileştirmeler sağlayacaksa da iki şey değişmediği sürece iyileştirmeler maalesef köklü çözümlere dönüşemeyecektir. Bunlardan ilki; mesleğe kabulde liyakat esasının istisnasız uygulanması, böylelikle yargı içerisinde her türlü yapılanmanın önüne geçilmesi.
İkinci husus ise; avukatın görev ve yetkileri ile yargı içerisindeki konumuna yönelik bakış açısının değişmesi. Özetle; avukatlara yönelik bir zihniyet reformu gerçekleştirilmediği takdirde, nihai amaca ulaşmak mümkün olmayacaktır.
Unutulmamalıdır ki;
Her yönetim düzeninde iktidar vardır. Ancak sadece demokrasilerde etkili muhalefet olabilir.
Her ülkede basın vardır. Ancak sadece demokrasilerde ifade ve basın hürriyeti vardır.
Her hukuk düzeninde suçlayan ve yargılayan vardır. Ancak sadece demokrasilerde etkin ve bağımsız savunma vardır. Böyle bakıldığında, hâkimi ve savcıyı hukuk devletinin hâkimi ve savcısı yapan avukattır.
Maalesef ülkemizde, uygulamada, savunmanın kutsallığından sürekli dem vurulsa da, savunmanın hala kurucu unsur olarak sayılmadığını, gerçeğe ulaşılmasında engel olarak kabul edildiğini görüyoruz.
Bu bağlamda yeni adli yıla avukatlık mesleğine ilişkin birçok sorunla giriyoruz.
- CMK avukatlarının ücret sorunu,
- Adli yardım fonlarının ihtiyacı karşılamakta son derede yetersiz kalması,
-Genç avukatların ve stajyer avukatların, ekonomideki duraklamaya, sayının çokluğuna ve yargıya duyulan güvenin azalmasına bağlı olarak yaşadıkları ağır maddi sorunlar,
-Yargılamalarda sıklıkla rastladığımız avukatı yok sayma, avukatsız yargılama, kendini avukattan üstün görme yaklaşımı,
- Hâkimlerin usul kurallarını yeterince bilmemeleri sebebiyle kendi usul kurallarını icat etmekte pek çok zaman hiçbir beis görmemeleri,
- Bilirkişilerin dosyanın fiilen karar vericileri konumuna getirilmiş olmaları gibi sorunlar…
Değerli Meslektaşlarım,
Ancak kurumsal ve pragmatik mücadeleler ile bu sorunların aşılabilmesi mümkün görünmektedir. Bu nedenle, sistematik ve kurumsal bir sorgulamaya ve çözüm arayışına ihtiyacımız var.
Kavgayı, bir yaprağın üzerine yazmak isterdim sonbahar gelsin yaprak dökülsün diye…
Öfkeyi, bir bulutun üzerine yazmak isterdim yağmur yağsın bulut yok olsun diye…
Nefreti, karların üzerine yazmak isterdim güneş açsın karlar erisin diye
...
Ve dostluğu ve sevgiyi, yeni doğmuş tüm bebeklerin yüreğine yazmak isterdim onlarla birlikte büyüsün bütün dünyayı sarsın diye…
Umudun coğrafyamızdan ve memleketimizden ve yüreklerimizden kaybolmamasını ümit eder, yeni adli yılın hepimize hayırlı olmasını dilerim.
Zonguldak Barosu İlçe Temsilcisi
Kdz. Ereğli Hukukçular Derneği Başkanı
Av. Tayyar KARTAL
KİRACI AVM MÜDÜRÜNÜ VURDU

Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde AVM Müdürü ile AVM iş yeri kiracısı arasında çıkan tartışma kanlı bitti.
Olay İlçeye bağlı Müftü Mahallesi Erdemir Caddesi üzerinde faaliyet gösteren Özdemir Alış veriş merkezinde meydana geldi. İddiaya göre AVM Müdürü M. A. (47) kiracısı olan A. Ç.’yi borcunun yapılandırması için ofisine çağırdı. Kira yapılandırması sırasında ikili arasında çıkan tartışmada A. Ç. Belindeki 9 mm çapında ki silahı ile M. A. Ya 5 el ateş etti. M. A. Ayak bileğinden yaralanırken, olayı gerçekleştirdiği iddia edilen A. Ç. İse kaçtı. Alış veriş merkezine çok sayıda polis sevk edilirken, sağlık ekipleri M. A.ya yaptıkları ilk müdahalenin ardından özel hastaneye kaldırarak tedavi altına aldı. M. A. Nın hayati tehlikesinin bulunmadığı ve tedavisinin devam ettiği öğrenildi. Polis olaydan sonra kaçan A. Ç. Yi yakalamak için çalışma, Savcılık olayla ilgili soruşturma başlattı.
Ekonomistler ağustos enflasyonunu değerlendirdi

Enflasyon ekonomistlerin beklentilerine yakın gelirken, analistler Merkez Bankası'nın enflasyona ilişkin risklere dikkati çektiğini ve fiyat istikrarını desteklemek amacıyla gerekli tepkiyi vereceğini düşünüyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ağustosta aylık bazda yüzde 2,30, yıllık bazda ise yüzde 17,90 artarak analist beklentilerine yakın geldi.
Verilerin ardından Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından yapılan duyuruda, enflasyon görünümüne ilişkin gelişmelerin fiyat istikrarı açısından önemli risklere işaret ettiğini belirtilerek, fiyat istikrarını desteklemek amacıyla gerekli tepkinin verileceği kaydedildi.
Duyuruda, daha önce yapılan iletişimle de uyumlu olmak üzere, 13 Eylül'deki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında parasal duruşun yeniden şekillendirileceği ve fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda bütün araçların kullanılmaya devam edileceği bildirildi.
Ekonomist Haluk Bürümcekçi, son verilerle TÜFE'de ağustos aylarının artış rekorunun kırıldığını belirterek, "Gıda fiyatları enflasyonu sınırlı artırıcı yönde etkide bulunurken, gıda dışı diğer gruplarda kurlara bağlı fiyat artışlarının yüksek olması daha etkili oldu." dedi.
İşlenmemiş gıda yıllık enflasyonunun yüzde 24,4 seviyesinden yüzde 24,3’e gerilediğini, işlenmiş gıda fiyatlarının yıllık artışının ise yüzde 15,6’ya yükseldiğine dikkati çeken Bürümcekçi, ortalama yıllık artışı yüzde 10 civarında olan gıda fiyatlarının 2018’deki seyrinin enflasyonun yılı çift hanenin ne kadar üzerinde bitireceği konusunda belirleyicilerinden biri olacağını dile getirdi.
Haluk Bürümcekçi, ağustosta yüzde 17,90’a yükselen yıllık TÜFE'nin, Enflasyon Raporu’nda yer alan yıl sonu TCMB tahmininin (Yüzde 13,4) belirgin üzerinde kaldığını belirterek, gıda fiyatlarının belirsizliği ve oynaklığı dışında, ham petrol ve diğer emtia fiyatlarının görünümü, döviz kuru hareketleri ve kamu fiyat/vergi ayarlamalarının enflasyon üzerindeki risklerin yönünü belirleyeceğini kaydetti.
Enflasyonun seyri açısından döviz kurlarının daha önemli olacağına değinen Bürümcekçi, "Son bir yıllık dönemde Türk lirasındaki değer kaybının yüzde 75 düzeyine hızlanması kurlardan fiyatlara geçiş riskinin çok yükseldiği anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, manşet enflasyonun yılın zirve noktasını eylül veya ekimde yüzde 20 civarı ile göreceği söylenebilir. Manşet enflasyonun yılı 19-20 aralığında kapatmasını öngörmekteyiz, ancak tahmin üzerindeki riskler yukarı yönlüdür." dedi.
"TCMB de enflasyon görünümüne ilişkin risklere dikkati çekti"
Bürümcekçi, TCMB’nin 13 Eylül'deki PPK toplantısında ortodoks olmayan politikalara dönüş yerine politika faizini artırmasının daha doğru olacağını ifade ederek, TCMB'nin enflasyon verisinin ardından yaptığı duyuruda da enflasyon görünümüne ilişkin gelişmelerin fiyat istikrarı açısından önemli risklere işaret ettiğini ve fiyat istikrarını desteklemek amacıyla gerekli tepkiyi vereceğini bildirerek bu sinyali verdiğini dile getirdi.
Temmuzdaki PPK toplantısında, piyasadaki 100-125 baz puanlık faiz artış beklentisine karşılık faizlerde değişikliğe gidilmediğini, ve politika faizinin yüzde 17,75 seviyesinde sabit tutulduğunu anımsatan Bürümcekçi, doğru olanın 13 Eylül’deki PPK toplantısında 1 hafta vadeli repo faizinin enflasyon ve enflasyon beklentileri ile daha uyumlu bir seviyeye çekilmesi olacağını ifade etti.
"Yıl sonu tahminimizi yüzde 18,8’e çıkarıyoruz"
Halk Yatırım Araştırma Direktörü Banu Kıvci Tokalı, taze sebze-meyve fiyatlarında devam eden düşüşe karşın, kurdaki değer kaybının işlenmiş gıda, ev eşyası, otomotiv, eğlence-kültür, haberleşme araçları başta olmak üzere belirgin yansıması ile elektrik-doğalgaz fiyatlarına yapılan zamların, enflasyondaki yükselişte etkili olduğunu kaydetti.
Geçen ay ivme kaybeden yıllık enflasyondaki artış trendinin, ağustosta tekrar hız kazandığına dikkati çeken Tokalı, "Eylül ayına ait ilk gelişmeler de (elektrik-doğalgaz fiyatlarına yapılan yeni zamlar, kurun seyri gibi), yıllık enflasyonun artış trendine devam ederek yüzde 19’lu seviyelere yükselebileceğine işaret ediyor. Kurun geçişkenlik etkisini düşündüğümüzde, yıl sonuna ait yüzde 15,3’lük tahminimizi yüzde 18,8’e çıkarıyoruz. 2019 tahminimizi de yüzde 11,5’ten yüzde 13,8’e daha ılımlı olarak yukarı çekiyoruz." ifadelerini kullandı.
"Faiz beklentisi arttı"
DenizBank Yatırım Hizmetleri Grubu Stratejisti Orkun Gödek ise farklı beklentilerin oluştuğu veri döneminde TÜFE gerçekleşmesinin genel olarak piyasa işlemcilerinin öngörüleri ile uyuştuğunu belirterek, "Enerji fiyat ayarlamalarının ve işlenmiş gıda fiyatlarının TÜFE gelişmelerinde etkili olduğu görülüyor. Öte yandan, kur geçişkenliğinin yakından hissedildiği sektörler de dikkati çekiyor." dedi.
Aylık TÜFE gelişmesine en ciddi katkının ulaştırma grubundan geldiğine dikkati çeken Gödek, giyim ve ayakkabı grubunun, ana harcama grupları içerisinde ay bazında gerileme gösteren tek sınıf olarak öne çıktığını kaydetti.
Gödek, maliyetlerdeki artışın üretici fiyatları nezdinde de etkisini gösterdiğine değinerek, TÜFE'nin bu ve son dönem kur kaynaklı gelişmeler nedeniyle yüzde 18-20 aralığına çıkabileceğini öngördü.
TCMB’nin 13 Eylül'de gerçekleştireceği PPK toplantısında ciddi derecede para politikası ayarlaması yapabileceğini söyleyen Gödek, böyle politika faizi ile piyasa faizleri arasında oluşan boşluğu kapatacağı beklentisinin arttığını ifade etti.
Çin'den Afrika'ya 60 milyar dolarlık destek

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Çin'in, Afrika'ya hükümet yardımı şeklinde 60 milyar dolarlık yardım yapacağını açıkladı. Cİnping'in açıklamasına göre,
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, übaşkent Pekin’deki Tiananmen Meydanı’nda yer alan Büyük Halk Salonu’nda düzenlenen 2018 Çin-Afrika İşbirliği Forumu Pekin Zirvesi'nin açılışında yaptığı konuşmada, Pekin hükümetinin Afrika’ya 60 milyar dolar yardımda bulunacağını söyledi.
60 milyar dolarlık yardımın, 15 milyar doları hibe, 20 milyar doları faizsiz kredi, 10 milyar doları özel kalkınma fonu, 5 milyar doları Afrika’dan Çin’e ithalatı destekleme fonu, 10 milyar doları da Çinli iş adamlarının gelecek 3 yıl boyunca Afrika'da yapacağı yatırım tutarı olacak.
Şi, en az gelişmiş ülkeler, ağır borç yükü altındaki ülkeler ile fakir ülkelerin borçlarından muaf tutulacağını kaydetti.
Çin ile Afrika arasında kalkınma ve yardım programları
Çin Devlet Başkanı Şi, ülkesinin gelecek 3 yılda Afrika ülkelerinde endüstriyel gelişim, altyapı bağlantıları, ticaretin kolaylaştırılması ve yeşil kalkınma alanlarında büyük projeler yürüteceğini ifade etti.
Afrika Birliği ile altyapı iş birliği planını şekillendireceklerini vurgulayan Şi, Çinli firmaların kıtanın altyapı gelişiminde yap-işlet-devret dahil çeşitli modellerde yer almasını destekleyeceklerini ve kıtadan Çin’e yapılan ithalatı artıracaklarını söyledi.
Şi, Çin’in ayrıca Afrika’da doğal afetlerden etkilenen ülkelere bir milyar yüen (117 milyon dolar) tutarında acil insani gıda yardımı göndereceğini belirterek, tarım alanında da 50 zirai yardım programının yapılacağını ve kıta ülkelerine 500 tarım uzmanın gönderileceğini ifade etti.
Afrika’da 50 bin öğrenciye hükümet bursu imkanı vereceklerini belirten Şi, Afrikalı girişimcilerin yapacağı küçük işletmeleri destekleyeceklerini de dile getirdi.
Şi, 2015’te düzenlenen Çin-Afrika İşbirliği Forumu Johannesburg Zirvesi’nden bu yana kıtada çok sayıda demiryolu, otoyol, havalimanı, liman ve diğer altyapı yatırımları projeleri ile ekonomik ve ticari işbirliği bölgeleri inşa ettiklerini dile getirerek, güvenlik, bilim, eğitim, kültür, sağlık, toplum refahının artırılması ve insani değişimler alanlarında ülkesinin Afrika ile işbirliğinin derinleştiğini anlattı.
Afrika'nın iç işlerine müdahale edilmeyecek
Çin’in Afrika ile ilişkilerinde eşitlik, dostluk ve samimiyetin kıymetini bildiğini dile getiren Çin Devlet Başkanı Şi, Çin’in Afrika ile ilişkilerinde kıta ülkelerinin kendi ulusal şartlarında kalkınmasına ve iç işlerine müdahale edilmeyeceği, yapılacak yardımlarında herhangi bir siyasi koşul öne sürülmeyeceği ve finansal yatırımlarda siyasi çıkar talep edilmeyeceği şeklinde bir yaklaşımın izleneceğini söyledi.
Şi, "Hiç kimse Çin-Afrika halklarının birliğine zarar veremez." ifadelerini kullandı.
Pekin yönetimi, Afrika ülkelerini ağır şekilde borçlandırdığı eleştirilerini reddediyor.
Çin-Afrika İş Birliği Forumu (FOCAC), kurulduğu 2000 yılından bu yana ilki 2006’da Pekin’de, ikincisi de 2015’te Johannesburg’da olmak üzere iki kez zirve düzenledi.
Bu yıl Pekin'de düzenlenen üçüncü zirveye 50'den fazla Afrika ülkesinin yanı sıra Birleşmiş Milletler ve Afrika Birliği gibi uluslararası ve bölgesel örgütlerin temsilcileri katılıyor.