Genç girişimciye hibe programı başlıyor

Bireysel Genç Girişim (BİGG) Programı kapsamında girişimci adaylarına verilecek 200 bin lira hibe için 2018 yılı ikinci çağrısı bugün açılacak.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi 100 Günlük İcraat Programı'nda yer alan Bireysel Genç Girişim (BİGG) Programı kapsamında girişimci adaylarına 200 bin lira hibe verileceğini açıkladı.
Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, genç girişimcilerin, katma değeri yüksek ürünler üreterek şirket kurmasını ve ticarileşmesini sağlayan BiGG Programı’nın 2018 yılı ikinci çağrısı bugün açılacak.
Teknogirişim Sermayesi Desteği alabilmek için yapılan başvurular, akademisyen, sanayici ve yatırımcılardan oluşan bir heyet tarafından değerlendirilecek. Uygulayıcı kuruluşlar ise eğitim, mentorluk, kuluçka, iş birliği ağlarının kullanımı, iş fikirlerinin doğrulanması ve girişimcinin TÜBİTAK’a sunacağı iş planı önerilerinin onaylanması gibi faaliyetleri gerçekleştirecek.
Programa "Akıllı Ulaşım", "Enerji ve Temiz Teknolojiler", "Sanayide Dijital Dönüşüm", "İletişim ve Sayısal Dönüşüm", "Sağlık ve İyi Yaşam" ile "Sürdürülebilir Tarım ve Beslenme" başlıklı tematik alanlarda başvuru yapılabilecek.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi 100 Günlük İcraat Programı’nın sıkı takipçisi olduklarını belirterek, genç girişimciler için hazırlanan destek programına ilişkin şu bilgileri verdi:
"Bakanlığımız, BİGG Teknogirişim Programı ile genç ve yenilikçi girişimci adaylarının hayallerini gerçeğe dönüştürüyor. Teknoloji ve yenilik odaklı iş fikirleri, nitelikli istihdam oluşturacak teşebbüslere dönüşüyor. Fikirden pazara kadar olan yenilikçi faaliyetler destekleniyor. Bu sayede uluslararası rekabet gücü olan, teknoloji düzeyi yüksek ürün ve hizmet geliştirebilen başlangıç firmaları ekonomiye kazandırılıyor. Böylelikle nitelikli ürünlerde dış bağımlılığın azaltılmasına katkı sağlanıyor. Program dahilinde bugüne kadar yaklaşık bin girişimci, şirketlerini kurdu ve fikirlerini hayata geçirdi. Yarın itibarıyla 2018 yılı ikinci çağrısına çıkılıyor. Girişimci adayları, onay aldıkları iş planlarıyla birlikte TÜBİTAK’a başvurarak 200 bin lira tutarındaki yüzde 100 hibe destekten yararlanabilecek."
BİGG 2018 yılının ilk çağrısına 3 bin 323 girişimci başvuru yaptı ve 146 girişimci Tekno Girişim Sermayesi Desteği almaya hak kazandı.
İkinci çağrı için yapılan müracaatların en hızlı şekilde değerlendirileceği belirtildi.
Kaynak: dunya.com
Adalet Bakanı Gül: Yargıda yeni dönem başlıyor

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, yargı alanında planladıkları bir takım değişiklikler kapsamında 1 Ocak'tan itibaren açılan davalar için süre kotası verileceğini duyurdu. Alt yapının tamamlandığını belirten Gül, "Biz tüm çalışmalarımızı yaptık. Hakim ve savcılarla da oturduk. Ortalama süreleri belirledik. Bir davanın 200 günü ya da 100 günü aşmaması için hedef koyduk. Bu dava 101'inci güne gelince hakkında teftiş başlayacak, notu düşecek, gerekirse hakim eğitime alınacak" dedi.
İstanbul'da yapılan "Geleceğim Sosyal Bilimler Zirvesi"nde konuşan Gül, program sonunda katılımcıların sorularını yanıtladı. Bir öğrenicinin sorusu üzerine Adalet Bakanı Gül, yargı alanında bir takım değişiklikleri planladıklarını anlattı. Yaklaşık 6 -7 aydır çalışmaların sürdüğünü belirten Gül konuşmasına şöyle devam etti:
"Cumhurbaşkanımız bu hafta açıkladılar, bizim üzerinde yaklaşık 6-7 aydır çalıştığımız ve adli yıl başladığında 3 Eylül'de uygulamaya girecek bir uygulamamamız var. Dava açılınca vatandaş bir dava açtı. Diyelim ki, tazminat davası. Biz tüm çalışmalarımızı yaptık. Hakim ve savcılarla da oturduk. Ortalama süreleri belirledik. Türkiye'de süre kaç gün, 200 gün. Olması gereken kaç gün 200 gün. Biz bir davanın 200 günü ya da 100 günü aşmaması için hedef koyduk. O süreyi aştı vatandaşımız. Yaklaşık 600 dava konusunu belirledik, bunları hakim ve savcılara bildirdik, herkes biliyor. Bu dava 101'inci güne gelince hakkında teftiş başlayacak, notu düşecek. Hakim gerekirse eğitime alınacak"
DAVA SÜRELERİ BELLİ OLACAK
1 Ocak'tan itibaren açılan davalar için süre kotası verileceğini söyleyen Gül, "Böyle bir çalışma başlattık. 1 Ocak'tan itibaren vatandaşımız davasını açtığında eline belgeyi vereceğiz. Dava açarken davayı açan kişinin elindeki belgede senin davan 1 Ocak'ta açtıysa, 30 Haziran'da tamamlanacak gibi bir hedef süre vereceğiz. Kendimizi onunla yarıştıracağız" şeklinde konuştu.
Kaynak:sabah.com.tr
Selçuk: Büyük çaplı bir proje başlatacağız

Milli Eğitim Bakanı Selçuk, "Önümüzdeki süreçte, öğretmen eğitimleri, öğretmenlerin çok daha donanımlı, çok daha iyi yetişmiş bireyler olarak sistemimize girmesini sağlamak için çok büyük çaplı öğretmen eğitimi projeleri başlatacağız" dedi.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, 2018-2019 Eğitim Öğretim Yılı Mesleki Çalışma Programı'nın başlangıcı dolayısıyla TRT Haber ve Eğitim Bilişim Ağı (EBA) üzerinden canlı yayında, okullarda ders başı hazırlığı yapan yaklaşık 1 milyon öğretmene seslendi.
Bakanlığın Başöğretmen Salonu'nda düzenlenen programda, öğretmenlerin çocukların hamurunu her gün kardığını ve toplumun inşasını üstlendiğini belirten Selçuk, "Şunu biliyorum ki Mevlana sema dönerken 'Akşam olsa da eve gitsem' diye dönmüyordu. Yunus şiirlerini yazarken 'Bu iki kıta da böyle oluversin, nasıl olsa okuyan olmaz' diye yazmıyordu. Mimar Sinan, 'Nasıl olsa ben öldükten sonra yıkılır' diye bina inşa etmiyordu. Biz böyle gördük, bundan sonra da bize yaptığımız işin aşkıyla, layıkıyla, neşesiyle yapmak düşer. İltifat beklemeden marifete talip olmak hayalimiz." diye konuştu.
Selçuk, öğretmenliğin, kolay bir meslek olmadığına dikkati çekerek, "Gökyüzündeki bulutlar değişir, açılır, kararır. Aslolan gökyüzü olmaktır, bulut olmak değildir. Bulutlar ya da şartlar ne olursa olsun öğretmen, çocuğun hakkını sorgusuz ve peşin veren kişidir. Şartlar kötü olsa bile çocuğun hakkı pazarlık konusu bile olamaz." ifadelerini kullandı.
"Öğretmen öğrencisi için toprak olmalı"
Öğrencilerin, öğretmenlerinden beklediği ilk şeyin sevgi ve saygı olduğunu vurgulayan Selçuk, şunları kaydetti:
"Çocuğun hayatına dokunmak, onunla her gün göz göze gelmek, onun hayatında çocuk diliyle söylersek 'kocaman' yer sahibi olmak, bazen anneden ve babadan dahi önemli bir yer tutmak, umut dolu çocuk dünyasının kaptanı ve kahramanı olmak. Öğretmenlik dediğimiz, tam da böyle bir şey. Öğrenmeyi "hükmedici bir öğretmen" olarak değil, "kolaylaştırıcı bir rehber" olarak yapmayı tercih etmek.
Bir öğretmen, öğrencisi için ya toprak olur ya bahçıvan. Topraksa çocuğun yetişmesi için her türlü koşulu hazırlar ve kucağında hayat bahşeder. Hayatın hediyesi ve emanetine sessizce hayranlık duyar. Bahçıvansa sürekli budamayı düşünür. 'Şurası olmadı, burası olacak' der. Budayamazsa uzman bulur, budattırır. Ek dersti, etüttü, takviyeydi budar. Toprak her misafire hürmet eder. Bahçıvansa ayrık otu arar durur."
"Doğru eğitimi, büyük insanlar verir"
Selçuk, iyi eğitimi verecek olanların öğretmenler olduğuna dikkati çekerek, "Doğru eğitimi büyük binalar değil, büyük insanlar verir. Bu salonun girişinde 'İnsan, insanın gölgesinde yetişir.' sözü misafirlerimizi karşılıyor. Zira şahsiyeti, şahsiyet bina eder. Güçlü bir şahsiyet olabilmek öğretmenin kendisini yetiştirmesinden geçiyor. Öğretmenlik çocuklara bir şey öğretmek değildir. Öncelikle ve hassaten öğretmenin kendi olgunlaşma serüvenidir. Kemalat ve kişisel gelişim yolculuğudur. Asıl yolcu öğretmendir. Çocukların gelişimi öğretmenin gelişimine doğrudan bağlıdır. Çocukları ancak ve ancak kendimize yatırım yaparak zengin kılabiliriz. Kamil bir öğretmenin koridordaki yürüyüşü bile derstir. Çocuklar ilk nazarda öğretmenlerin kalbiyle ilgilenir, beyniyle değil. O yüzden deneyimli öğretmenler bütün çocukların gözüne gözleri ve gülümsemeleri değmeden derse başlamaz. Bunun için çok yönlü öğretmenlere ihtiyacımız var." değerlendirmesinde bulundu.
"Paradigma değişikliği içindeyiz"
Öğrencileri çok yönlü yetiştirecek olanların öğretmenler olduğunu ifade eden Selçuk, "Önümüzdeki süreçte, öğretmen eğitimleri, öğretmenlerin çok daha donanımlı, çok daha iyi yetişmiş bireyler olarak sistemimize girmesini sağlamak için çok büyük çaplı öğretmen eğitimi projeleri başlatacağız." dedi.
Selçuk, Bakanlık olarak bir paradigma değişikliği içinde olduklarını ve ekim ayında yapılacak makro plan sunumunda bu değişikliğin detaylarını açıklayacaklarını belirterek, "1970'lerden beri eğitim sistemimizin istikametinde bir değişiklik, bir kayıp var. Dünyanın 4'üncü büyük kırılmasına şahit olacağımız bir döneme giriyoruz. Bu, bizim için günlük operasyonlarla gerçekleştirilecek bir dönüşüm değil, çok daha büyük değişiklik, ekosistemin tümüyle değiştirilmesinin gerektiğini bir durum. Bu durumun maddi unsurlarını dönüştürmek çok zor değil. Çünkü Türkiye'nin imkanları giderek artıyor. Bugün bunu dönüştürmenin zihniyet tarafındayız." değerlendirmesinde bulundu.
"Öğrenci sayımız 150 ülkenin nüfusundan fazla"
Türkiye'de 17,5 milyon öğrenci ve 915 bin öğretmen olduğunu hatırlatan Selçuk, öğrenci sayısının yaklaşık 150 ülkenin nüfusundan daha fazla olduğunu belirtti. Selçuk, hakkı verildiğinden bunun büyük bir nimet, hakkı verilmediğinde ise büyük bir külfetin habercisi olduğunu, en küçük değişikliğin on binlerce öğretmeni ve yüz binlerce öğrenciyi etkilediğini ifade etti.
Selçuk, aldıkları kararlarda öğretmenlerin görüşlerini de önemsediklerini ifade ederek, "Eğer biz büyük bir aileysek, '1 milyon öğretmenimiz var' diye övünüyorsak, onların seslerine kulak vermemiz lazım. Geldiğimiz günden beri, sahadan her türlü yönetici ve öğretmen arkadaşlarımızı buraya davet edip onlarla birlikte çalışıyoruz. Buna benzer bir çalışmamız da "1 milyon öğretmen 1 milyon fikir" projesi olacak. Bu projenin önerisi de bir öğretmen arkadaşımızdan geldi. Bu kapsamda, alacağımız her kararı paydaşlarımızla tartışarak daha güzel daha pratik çözümler üreteceğiz." dedi.
Kaynak: dunya.com
adli yil başladi kartaldan basın acıklaması

adli yil başladi kartaldan basın acıklaması
Siyasi Partilerin Değerli Temsilcileri,
Yazılı ve Görsel Basının Değerli Mensupları,
Sayıdeğer Meslektaşlarım,
Sözlerime baslarken sizleri saygı ile selamlıyor,
Şehit düşen güvenlik güçlerimiz ile geride bıraktığımız adli yıl içerisinde aramızdan ayrılan başta Avukat Kudret CÖBEK olmak üzere tüm hukukçuları saygı ve rahmetle anıyorum.
Atamızın "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" anlayışını savunan ve yaşama hakkına mutlak anlamda inanan avukatlar olarak, gerek ülkemizde ve yakın coğrafyamızda gerek dünyamızın birçok yerine boy gösteren, masum - sivil halk üzerinde gün geçtikçe artan katliamları ve her türlü terörü bu vesileyle bir kez daha lanetliyoruz.
Değerli Dostlar;
Mevlana der ki: "Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir." Dün olduğu gibi, bugün paylaştığımız duygular da adalettir, hukuktur, hukukun üstünlüğüdür, insan haklarıdır, demokrasidir.
Büyük Önderimizin dediği gibi;
“İstiklal, İstikbal, Hürriyet, Herşey Adaletle Kaimdir…”
Bu nedenle de adaletin, gerek bireylerin vicdanlarında gerek uygulamacılar tarafından üst düzeyde özümsenmesi gerekir.
Değerli Meslektaşlarım;
Araştırmalar gösteriyor ki; bir ülkede hukukun üstünlüğü güçlendikçe, mahkemeler etkin çalışmaya başladıkça, insanların birbirine duyduğu güven de artıyor. Başka bir ifadeyle, insanlar hukuka, mahkemelere güvenemiyorsa, birbirlerine de güvenemezler.
O halde, sonuç açık: hukukun üstünlüğünü sağlamlaştıran adımlar atıldıkça, insanlarımızın birbirlerine duyduğu güven de artmaya başlayacak.
Çağdaş demokratik hukuk düzenlerinde muhakeme hukukunun geldiği aşamada, “gerçek”e, sözlerin çarpışmasıyla ulaşılabileceği kabul edilmektedir. Bunun için birbirine eşit üç makama ihtiyaç vardır:
Mahkemelerden ve hâkimlerden oluşan yargılama makamı,
Yargılama makamının tamamen dışında örgütlenmiş iddia makamı,
Yargılama ve iddia makamları ile siyasi iktidardan tamamen bağımsız avukatların oluşturduğu savunma makamı.
Söz konusu makamların tamamı yargının kurucu unsurudur.
Bu unsurlardan mahkemeler ve hâkimler bağımsız ve tarafsız olmadıkları takdirde, adil yargılamadan ve dolayısıyla yargının adalet dağıttığından söz edilemez.
Öte yandan, hâkimler ve savcılar birbirine yaklaşır ve savunma makamından uzaklaşırsa, muhakemede gerçeğe ulaşılmasının vazgeçilmez koşulu olan “hiç kimse kendi davasında hâkim olamaz” ilkesi özünden ihlal edilmiş olur. Çünkü sıfat olarak iddia eden ve yargılayan makamlar birbirinden ayrı gibi görünse de uygulamada meydana gelen fiili yakınlaşma ve hatta birleşmeler, iddia makamının aynı zamanda fiilen yargılama yapıp hüküm vermesi sonucunu doğurur.
Bilindiği üzere, yargının işleyiş rotası -mahkeme kararları yanında- genellikle “yargı reform strateji belgeleri” ile çizilmektedir.
En son 2015 yılında açıklanan ve uygulamaya konulan yargı reformu stratejisinin amaçlarından bazıları:
1- Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığını güçlendirmek 2- Yargının hesap verebilirliğini ve saydamlığını artırmak 3- Ceza ve hukuk adalet sistemini geliştirmek 4- Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerini geliştirmek ve uygulamada etkililiğini artırmak 5-Adalete erişimi geliştirmek olarak tespit edilmiştir.
Bu strateji belgesiyle uyumlu olarak HSK tarafından 2017-2021 yıllarını kapsayacak şekilde, stratejik plan oluşturulmuş ve hayata geçirilmiştir.
Buna dayalı olarak; şu anda %30 civarında olan yargıya güveni yeniden inşa etmeyi ve dolayısıyla adaleti tesis etmeyi nihai amaç edinen bu belgelerde birtakım eylem planları belirlenmiştir.
Bu eylem planlarının bir parçası olup yeni adli yılda kısmen ve yılbaşından itibaren tümüyle hayata geçirilecek olan “davalarda hedef süre” uygulaması, adaletin gecikmesini önlemek ve adil yargılanma hakkına ilişkin ihlalleri azaltması bakımından yararlı olabilecektir.
Hayata geçirilecek olan tüm eylem planları kısmen iyileştirmeler sağlayacaksa da iki şey değişmediği sürece iyileştirmeler maalesef köklü çözümlere dönüşemeyecektir. Bunlardan ilki; mesleğe kabulde liyakat esasının istisnasız uygulanması, böylelikle yargı içerisinde her türlü yapılanmanın önüne geçilmesi.
İkinci husus ise; avukatın görev ve yetkileri ile yargı içerisindeki konumuna yönelik bakış açısının değişmesi. Özetle; avukatlara yönelik bir zihniyet reformu gerçekleştirilmediği takdirde, nihai amaca ulaşmak mümkün olmayacaktır.
Unutulmamalıdır ki;
Her yönetim düzeninde iktidar vardır. Ancak sadece demokrasilerde etkili muhalefet olabilir.
Her ülkede basın vardır. Ancak sadece demokrasilerde ifade ve basın hürriyeti vardır.
Her hukuk düzeninde suçlayan ve yargılayan vardır. Ancak sadece demokrasilerde etkin ve bağımsız savunma vardır. Böyle bakıldığında, hâkimi ve savcıyı hukuk devletinin hâkimi ve savcısı yapan avukattır.
Maalesef ülkemizde, uygulamada, savunmanın kutsallığından sürekli dem vurulsa da, savunmanın hala kurucu unsur olarak sayılmadığını, gerçeğe ulaşılmasında engel olarak kabul edildiğini görüyoruz.
Bu bağlamda yeni adli yıla avukatlık mesleğine ilişkin birçok sorunla giriyoruz.
- CMK avukatlarının ücret sorunu,
- Adli yardım fonlarının ihtiyacı karşılamakta son derede yetersiz kalması,
-Genç avukatların ve stajyer avukatların, ekonomideki duraklamaya, sayının çokluğuna ve yargıya duyulan güvenin azalmasına bağlı olarak yaşadıkları ağır maddi sorunlar,
-Yargılamalarda sıklıkla rastladığımız avukatı yok sayma, avukatsız yargılama, kendini avukattan üstün görme yaklaşımı,
- Hâkimlerin usul kurallarını yeterince bilmemeleri sebebiyle kendi usul kurallarını icat etmekte pek çok zaman hiçbir beis görmemeleri,
- Bilirkişilerin dosyanın fiilen karar vericileri konumuna getirilmiş olmaları gibi sorunlar…
Değerli Meslektaşlarım,
Ancak kurumsal ve pragmatik mücadeleler ile bu sorunların aşılabilmesi mümkün görünmektedir. Bu nedenle, sistematik ve kurumsal bir sorgulamaya ve çözüm arayışına ihtiyacımız var.
Kavgayı, bir yaprağın üzerine yazmak isterdim sonbahar gelsin yaprak dökülsün diye…
Öfkeyi, bir bulutun üzerine yazmak isterdim yağmur yağsın bulut yok olsun diye…
Nefreti, karların üzerine yazmak isterdim güneş açsın karlar erisin diye
...
Ve dostluğu ve sevgiyi, yeni doğmuş tüm bebeklerin yüreğine yazmak isterdim onlarla birlikte büyüsün bütün dünyayı sarsın diye…
Umudun coğrafyamızdan ve memleketimizden ve yüreklerimizden kaybolmamasını ümit eder, yeni adli yılın hepimize hayırlı olmasını dilerim.
Zonguldak Barosu İlçe Temsilcisi
Kdz. Ereğli Hukukçular Derneği Başkanı
Av. Tayyar KARTAL
KİRACI AVM MÜDÜRÜNÜ VURDU

Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde AVM Müdürü ile AVM iş yeri kiracısı arasında çıkan tartışma kanlı bitti.
Olay İlçeye bağlı Müftü Mahallesi Erdemir Caddesi üzerinde faaliyet gösteren Özdemir Alış veriş merkezinde meydana geldi. İddiaya göre AVM Müdürü M. A. (47) kiracısı olan A. Ç.’yi borcunun yapılandırması için ofisine çağırdı. Kira yapılandırması sırasında ikili arasında çıkan tartışmada A. Ç. Belindeki 9 mm çapında ki silahı ile M. A. Ya 5 el ateş etti. M. A. Ayak bileğinden yaralanırken, olayı gerçekleştirdiği iddia edilen A. Ç. İse kaçtı. Alış veriş merkezine çok sayıda polis sevk edilirken, sağlık ekipleri M. A.ya yaptıkları ilk müdahalenin ardından özel hastaneye kaldırarak tedavi altına aldı. M. A. Nın hayati tehlikesinin bulunmadığı ve tedavisinin devam ettiği öğrenildi. Polis olaydan sonra kaçan A. Ç. Yi yakalamak için çalışma, Savcılık olayla ilgili soruşturma başlattı.