Genel Başkan Yardımcısı Koray Aydın konuştu

7 Eylül 2018 Cuma 22:35

Genel Başkan Yardımcısı Koray Aydın  konuştu

Genel Başkan Yardımcısı Koray Aydın konuştu

İYİ Parti, 24 Haziran seçimlerinin ardından oluşan yeni Meclis’in 5’inci ama en genç partisi. Kuruluşunun üzerinden daha bir yıl geçmeden Cumhurbaşkanlığı ve Meclis olmak üzere 2 seçim, 2’si olağanüstü 3 kongre yaşayan İYİ Parti bu kez de yerel seçim sınavı ile karşı karşıya. Sık sık istifa haberleri ile gündeme gelen İYİ Parti’nin dağılacağı iddiaları konuşulurken partinin yaklaşan yerel seçimde nasıl bir çalışma izleyeceği merak konusu.

En son “yeniden yapılanma” için tüm il başkanlarının istifaya davet edildiği partide tüm bu süreci İYİ Parti’nin teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Koray Aydın ile konuştuk.

Bir partinin 5 yılda yaşayabileceği birçok şeyi 1 yılda yaşamak durumunda kaldıklarını anlatan Aydın’a göre istifalar abartılıyor. Partinin dağılacağı iddialarına, mahalli seçimleri hedef göstererek, “El mi yaman bey mi yaman göreceğiz” karşılığını veren Aydın, daha dinamik, koşan, sokakta mücadele edebilen bir kadroyla çalışacaklarını söylüyor.

“Seçim sokakta kazanılır” diyen Aydın’a MHP’nin AK Parti’ye ittifak çağrısını da sorduk. Ekonomideki olumsuz tabloya dikkat çekerek, AK Parti’nin yerel seçimde zorlanacağı için bir koltuk değneğine ihtiyaç duyduğunu söyleyen Aydın, “İttifakı isteyen Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli değil” dedi.

Peki muhalefet cephesinde bir ittifak arayışı olacak mı? İYİ Parti bu durumda ne yapacak? İYİ Parti’nin ittifak gibi bir niyeti ve bu yönde bir görüşmesi olmadığını söyleyen Aydın, “Ama Recep Tayyip Erdoğan karşıtı seçmenin zaten sandıkta ittifak yapmaya yatkın olduğunu biliyoruz. Bunun yönlendirmesinin nasıl olacağı ayrıca bir planlama gerektirir. Zamanımız var. O planlamayı da yaparız” dedi.

İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Koray Aydın’ın sorularımıza yanıtları şöyle oldu:

‘5 YILDA YAŞANACAKLARI 1 YILDA YAŞADIK’

İYİ Parti iç tartışmalar, sık sık yaşanan istifa haberleri ile gündemde. En son genel merkez il başkanlarının tamamını istifaya çağırdı? Neler oluyor İYİ Parti’de?

Ben bütün bu yaşadıklarımızı sağlık işareti olarak görüyorum. İYİ Parti’nin olumlu yönde, müthiş bir ilerleme kaydedeceği bir zemin inşası olarak görüyorum. Bu zemin inşasının da şu an çok profesyonelce yürütüldüğünü düşünüyorum. Daha 1 yaşını doldurmayan İYİ Parti bugüne kadar belki 5 yıllık süre içinde yaşanabilecek her şeyi yaşadı. İl ve ilçe örgütlerinde çok farklı görüşlerin bir araya geldiği yapı inşa edildi. “Bu parti MHP’nin devamı” diyenler yanılıyor. Şuurlu, bizim verdiğimiz şablona uygun bir yapılanmaydı. Ancak her seçim sonrasında “seçim yorgunluğu” diyebileceğimiz bir durum yaşanır. Yine parti içinde kendilerine bir yere gelmeyi idealize etmiş insanlar vardır. Onlar isteklerine ulaşamayınca siyasetten çekilebilir. Aslında İYİ Parti’de yaşanan da bu. Sayısal olarak ortada büyük bir rakam yok. Toplamda bakınca 200 kişilik kurucular kurulunda 15 civarında bir istifa var. Diğer taraftan Çiğdem Hanım (Çiğdem Özer) gibi özel sektörden gelen bazı arkadaşlarımız da bizlerle görüşerek işlerinin başına döndüler. Profesyonel iş yapan böyle insanların bir parti bağlarının olması çok doğru olmayabiliyor. Bunlar medyada çok abartılı olarak yer alıyor. Bazı arkadaşların istifalarının ise gerekçesinin olmadığını düşünüyorum.

‘TEŞKİLATLAR PARTİLERİN TAŞIYICI KOLONLARIDIR’

İstanbul Milletvekili Mehmet Fatih Şeker’in istifası gibi mi?

Evet, Sayın Şeker’le görüştük. Bunlar bir şey ifade etmez. Biz şimdi yeni bir döneme girdik. İnenler bir birimse -ki bu kadar yok-, binenlerin misli ile olacağını yakında herkes görecek. En son Başkanlık Divanı’mızın illerin istifası ile ilgili aldığı tavsiye kararı önemli bir çalışmanın ürünü, çok stratejik bir karardır. Çünkü teşkilatlar partilerin taşıyıcı kolonlarıdır. Bu kolonlarda bir zafiyet varsa bunun giderilmesi yöneticilerin görevidir. Öngörü gerektirir. Erken tedbir alınır, o taşıyıcı kolonlar sağlamlaşırsa onun üzerinde iş ve eylem yapmak çok daha kolaylaşır.

Bu tavsiye kararına ne ölçüde uyuldu? Kaç il yönetimi istifa etti?

Ben, Başkanlık Divanı kararının uygulayıcısıyım. 81 ilin 81’inde de firesiz bu işlemin gerçekleşeceğini şu anda söyleyebilirim. Üstelik bu tablo İYİ Parti’nin davasına olan bağlılığın üst seviyede olduğunu ortaya koyan çok temel bir göstergedir. Bunu şu an çok köklü siyasi partiler yapsa kolay kolay karşılığını bulamayabilirler.

‘YEREL SEÇİMLERE EN DİNAMİK KADROYLA BİZ GİRECEĞİZ’

İl yönetimlerinin değişmesi partiye ne fayda sağlayacak? Beklentiniz nedir?

Çok faydası olacak. Birincisi yorulanların yerine daha istekli olanlar gelecek. İkincisi kuruluş tecrübesi, seçim tecrübesi yaşayan, dünya kadar krizden geçmiş, adeta çeliğe su vermek gibi bir süreç yaşayan ana kadrolar tüm il ve ilçelerde muhafaza edilecek. Ama bu ana çekirdek kadronun üzerine sahada gördüğümüz, tanıştığımız müthiş bir İYİ Parti gönüllüsü var. Çok istekli, çok inanmış, bir dava kültürü oluşturmuş, Türkiye’nin geleceğini İYİ Parti’de gören muazzam yeni insanlardan takviyeler yapılacak. Çok daha istekli, coşkulu, heyecanlı, hedefe kilitlenmiş, ne yaptığını bilen, kararlı bir teşkilat yapısı ortaya çıkaracağız. Bizim 24 Haziran seçimlerine girerken böyle bir imkanımız yoktu. Şimdi yaşadığımızdan edindiğimiz tecrübelerle mahalli seçimlere en dinamik kadroyla biz gireceğiz.

‘EL Mİ YAMAN BEY Mİ YAMAN GÖRECEĞİZ’

İYİ Parti için “derme çatma bir parti, bir türlü yolunu bulamadı, kesin dağılır, bir kısmı MHP’ye bir kısmı Demokrat Parti’ye gider” gibi birçok iddia konuşuluyor? Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu konuşmalar iktidar medyasının yönlendirmesiyle oluyor. Maalesef herkes de bu tuzağa düşüyor. Bunların hiçbiri doğru değil. Önümüzde mahalli seçimler var. “El mi yaman bey mi yaman” göreceğiz. Bakalım bunu bunu diyenler mi, yoksa biz mi haklı çıkacağız, göreceğiz. Kuruluş sürecinde de seçime giremezler, şunu, bunu yapamazlar denildi. Öyle şeyler yaşadık ki bu söylenenleri ciddiye bile almıyoruz. Ne yaptığını bilen kararlı insanlarız. Biz kendimiz için değil ülkemiz için uğraşıyoruz. Bizim “ben” derdimiz yok. Ülkemizin geleceğinden endişe ediyoruz. Bunun için samimiyetle bir mücadele veriyoruz. Teşkilatlarımızın şu anda takındığı tavır da bu konuda ne kadar doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. 3 hafta içinde illerdeki örgüt yenilenmesini bitireceğiz. İl teşkilatları tamamlandıktan sonra aksamaların olduğu, revize edilmesi düşünülen bazı ilçe teşkilatlarımız da var. Aynı metotla onları da yenileyeceğiz. Teşkilatımızın tamamını seçimde koşan, her eve giren, sokakta mücadele edebilen, büroların dışında halkın içinde siyaset yürüten bir yapı haline dönüştürmüş.

‘SEÇİM SOKAKTA KAZANILIR, SOKAKTAN ÇIKMAYACAĞIZ’

İYİ Parti olarak yerel seçim çalışma takvimi başlangıcı için 17 Eylül tarihini verdiniz. Nasıl bir çalışma yapacaksınız?

17 Eylül itibariyle Kurucular Kurulu, Genel İdare Kurulu ve Başkanlık Divanı üyeleri ile iki ayrı hafta, Türkiye’nin tüm il ve ilçelerine gideceğiz. Halkın arasına gireceğiz. Dert dinleyeceğiz, konuşacağız. Ben hep söylerim: Seçim sokakta kazanılır. Sokak siyasetine döneceğiz ve sokaktan hiç çıkmayacağız. Artık kahvehaneler, pazarlar bizim mekanlarımız olacak. Mücadeleyi orada vereceğiz. Anladık ki medyadan bize fayda yok. Medyanın yüzde 90’ı haram para imparatorluğuna teslim olmuş, onların kuklası haline gelmiş. Biz de onları dikkate almadan halkın içinde siyaset yaparak bir yere gelmenin mümkün olduğunu Türkiye’ye göstereceğiz.

‘ENFLASYON RAKAMLARI UYDURMA TÜİK SUÇ İŞLİYOR’

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli “Cumhur İttifakı”nın yerel seçimlerde devam etmesi yönünde bir çağrı yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’da “Olabilir” dedi. Siz bu çağrıyı nasıl yorumluyorsunuz? İktidar kanadında olası bir ittifak muhalefet cephesinde de bir ittifak sürecini beraberinde getirir mi?

Türkiye, cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşıyor. Acı olan, bizi yaralayan, iktidarın, kendi acziyet ve beceriksizliğini dış güçlere bağlayarak koskoca Türkiye Cumhuriyeti devletine büyük haksızlık yapması. Bir emperyalist ülkenin lideri bir laf etmiş, bizim Dolar, Euro yukarı fırlamış. Böyle bir hikaye yok! Beceremediler, ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Üretim ekonomisi yaratamadılar, 16 yıldır ithalata dayalı bir ekonomi var. Bu işin sonunun buraya varacağını yıllardan beri söylüyoruz. Söz bitti, yıkım başladı. Yıkım bu kafayla düzelmez. Dolar 7 liraya, Euro 8 liraya dayanmış. Ne olacağını ne Cumhurbaşkanı ne de ekonomiyle ilgili yetkililer biliyor. Enflasyonu tek haneli rakamlara getireceklerini söylüyorlar. Geçen ay itibariyle 59 milyar dolar cari açık var, yıl sonuna 65 milyar doları bulur. 220 milyar dolar ödemen var. Bu açıkla bu parayı nereden bulacaksın. Türkiye büyük bir sıkıntıya doğru gidiyor. Ülkeyi yönetenler de bu gerçeği halktan gizliyor. İddia ediyorum, enflasyon rakamları uydurmadır. TÜİK suç işliyor. Enflasyon şu an yüzde 30 civarında. Bu hızla giderse yılsonunda yüzde 50’yi bulacak. Yanlış rakamlarla halkı kandıran başta TÜİK yetkilileri olmak üzere sorumluların kanun önünde hesap vereceği günlerin uzak olmadığını düşünüyorum.

‘İKTİDAR PARTİSİNİN BİR KOLTUK DEĞNEĞİNE İHTİYACI VAR’

Ekonomideki bu olumsuz tablonun yansımaları her ay artacak. Vatandaş elektrik faturası, doğalgazda bu zammı görecek. Okul hazırlığı var. Yüzde 70’i ithal kırtasiye malzemelerinde zam oranı en düşük yüzde 30-40’larda. Çarşı, pazarda her şeyin fiyatı uçmuş. Değil 15, iki katı enflasyon var. Herkesin cebine uzanmış bir iktidar eli var. Mahalli seçim onlar için zor geçecek. Dolayısıyla iktidar partisinin ittifaka ihtiyacı var. Bir koltuk değneğine ihtiyacı var. Gönüllü de bir koltuk değneğine sahip. Arayışa girmesine de gerek yok. Biz o ittifakın devam edebileceğini tahmin ediyorduk, sürpriz olmadı.

‘İTTİFAKI BAHÇELİ DEĞİL ERDOĞAN İSTİYOR’

Yerel seçimde ittifak çağrısını yapan MHP lideri Bahçeli oldu ama. İktidar daha sonra “olabilir” dedi. Bu fark etmez mi?

Önce Sayın Bahçeli söylüyor sonra yapıyorlar. Sanki o istiyormuş gibi yapıyorlar. Koskoca iktidar partisi kendisini aciz duruma düşürmemek için bir kobaya ihtiyaç duyuyor. Onu kullanarak böyle bir şekilde ön almasını sağlıyorlar. Bunu erken seçimde de yaşadık. Erdoğan, erken seçimler için “vatana ihanet” derken Bahçeli söyledikten sonra seçim tarihini önerilen tarihin de önüne aldı. Meğerse seçimi isteyen oymuş. Şimdi de ittifakı isteyen Recep Tayyip Erdoğan, Sayın Bahçeli değil.

‘ERDOĞAN KARŞITI SEÇMEN SANDIKTA İTTİFAKA YATKIN’

İYİ Parti yerel seçimlerde ne yapacak? İttifak söz konusu olur mu?

Yerel seçimlerde sahada aslanlar gibi çalışan, vatandaştan gerçekleri anlatarak oy isteyen, her zeminde gerçekleri haykıran, sözlerinin arkasında durarak mücadele eden bir kitle yaratmak istiyoruz. Bunu yapamazsanız sonraki genel seçimleri de garanti edemezsiniz. Şimdiden aday arayışlarına başladık. Adaylarımızı erken tespit etmek için uğraşıyoruz. Bundan sonra ne olacağı, bundan sonraki gelişmelere bağlı olur. Bizim şu anda ittifak gibi bir niyetimiz, ittifak için bir görüşmemiz yok. Böyle bir niyet içinde değiliz. Ama Recep Tayyip Erdoğan karşıtı seçmenin zaten sandıkta ittifak yapmaya yatkın olduğunu biliyoruz. Bunun yönlendirmesinin nasıl olacağı ayrıca bir planlama gerektirir. Zamanımız var. O planlamayı da yaparız.

‘MECLİS’TE AĞZI BANDAJLANACAK BİR MUHALEFET YOK’

Yeni Yasama dönemine az kaldı. Meclis’te nasıl bir muhalefet göreceğiz?

TBMM’nin yeni yasama dönemi iktidarın nasıl kullanıldığının test edileceği bir dönem olacak. Eğer Meclis kanunlara, içtüzüğe dayalı işlemediği takdirde Türkiye’de yeni bir kargaşa çıkar. İktidarın “ben yaptım oldu”sunu kabul edecek bir Meclis yapısı olduğunu düşünmüyorum. Ciddi direnişler olur. İçtüzüğü değiştirerek hala muhalefetin sesini kesmeye yönelik hazırlık iddiaları duyuyoruz. Bunu ülkemiz adına utanç verici buluyoruz. Konuşmaların 3 dakikaya düşürüldüğü yerde tekrar revizyon yapmayı düşünmek, “ağzı bandajlanmış muhalefet istiyorum” demektir. Bu Meclis’te ağzı bandajlanacak bir muhalefet yok. Buna müsaade edemeyiz. “Ben cumhurbaşkanlığını kazandım, tek adamım, herkes hizaya girer, ben ne dersem o olur” mantığı sürecekse Türkiye ne ekonomik krizini ne adalet sistemini düzeltir ne de dünyada kabul görür. Bu iktidara çok pahalıya mal olur.

‘SARAY’DAKİ RESEPSİYONA CHP DE KATILMALIYDI’

Son olarak seçim sürecinde Saray’a dönük sert eleştirileriniz dikkate alındığında Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndaki 30 Ağustos resepsiyonuna katılmanız tartışma yarattı. Eleştirilere ne diyorsunuz?

Bunun tartışılacak tarafı yok. Bu tartışılacak konu değil. Çünkü bu devlet, bu millete bağlı insanlarız. Sarayı, Cumhurbaşkanını eleştirebilirsiniz, ama biz milletvekilleri olarak gider Türkiye Cumhuriyeti devletinin 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutlama şerefini yerine getiririz. Bu Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin imkansızlıkları içinde yapılmış saray kültürüne karşı olmamızı engellemez. Ben 2015 yılında Meclis Başkanvekili iken de Başkanlık Divanı ile birlikte aynı şeyi söyleyerek gittim. İlkelerimiz var ve bunun gereğini yapıyoruz. Bence CHP de orada olmalıydı. Muhalefetin varlığını, gücünü, kararlılığını gösterme, halka hissettirme zeminlerinden çekilerek oraları bir iktidar tarlasına dönüştürmelerini doğru bulmuyoruz. Hem devlet geleneği hem de Türk kültürüne yakışmaz.

 

Kaynak:http://iyiparti.org.tr

Yorumlar

Yanlış adımların menfi yankıları her tarafta hissedilecektir

7 Eylül 2018 Cuma 22:29

Yanlış adımların menfi yankıları her tarafta hissedilecektir

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Ruhani ve Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin ile gerçekleştirdiği Suriye konulu Üçlü Zirve sonrasındaki ortak basın toplantısında yaptığı açıklamada, “İdlib'in mevcut statüsünün muhafazası hayati önem taşıyor. Zira İdlib adeta tüm Suriye'nin küçük bir modeli konumundadır. Burada atılacak yanlış adımların menfi yankıları her tarafta hissedilecektir. Suriyeli sivillerin can güvenliğini hiçe sayan yöntemler, teröristlerin ekmeğine yağ sürmekten başka hiçbir fayda sağlamayacaktır” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye meselesine kalıcı çözüm bulunması için, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin’in iştirakiyle, İran’ın başkenti Tahran’da gerçekleştirilen Üçlü Zirve’ye katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirvenin ardından gerçekleştirilen ortak basın toplantısında, Suriye sorununun çözümüne ve temaslarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

“SURİYE SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ KONUSUNDA İŞ BİRLİĞİMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında Tahran’daki bu zirvenin düzenlenme sebebinin Suriyelilerle hemdert olmak ve yaşanan insani drama son vermenin yollarını aramak olduğunu belirterek, Soçi formatında gerçekleştirilen zirvelerin, Suriye’de istikrar ortamının tesisi yönünde belli bir mesafe alınmasına katkı sağladığını kaydetti.  Bu zirvelerin Suriye’de gelinen noktanın muhasebesini yapmak ve ileriye dönük adımların tespiti bakımından da önemli fırsatlar sunduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaklaşık sekiz yıldır devam eden bir ihtilafın bir günde çözülmesini beklemenin mümkün olmadığını vurguladı. “Ancak biz başkaları gibi geriye yaslanıp yangını seyretmek yerine onu söndürmenin yollarını arıyor, bunun için elimizi taşın altına koyuyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aramızdaki farklara değil asgari müştereklere odaklandık. Bu sayede Soçi, Astana ve Cenevre’de siyasi çözüm için yürütülen çabaların katalizörü oldu. İçinde bulunduğumuz kritik günlerde büyük bir emeğin ve özverinin sonucu olan bu kazanımların muhafazası büyük önem taşıyor. Nitekim bu amaçla iş birliğimizi sürdürme kararlılığımızı bugün teyit ettik” şeklinde konuştu.

“İDLİB’E YÖNELİK SALDIRILAR SAHADAKİ DURUMU DAHA DA KÖTÜLEŞTİRECEK”

Nisan ayında Ankara'da gerçekleştirilen ikinci zirveden bu yana sahada ve uluslararası ortamda birçok gelişmenin cereyan ettiğini ve bu toplantıda bu konuların etraflıca ele alındığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye olarak, Suriye'de rejimin dizginlenmemesinin yol açacağı tehlikeleri dile getirdik. İdlib bölgesine yönelik saldırıların sahadaki durumu daha da kötüleştireceğini ve siyasi süreci çökme noktasına getireceğini ifade ettik” açıklamasında bulundu.

Türkiye’nin İdlib’te bulunan 12 gözlem noktasıyla sahadaki sükûnetin idamesi için önemli bir sorumluluk üstlendiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu bölgedeki sivil halkın korunması, terörist unsurların ayrıştırılması ve İdlib'in mevcut statüsünün muhafazası hayati önem taşıyor. Zira İdlib adeta tüm Suriye'nin küçük bir modeli konumundadır. Burada atılacak yanlış adımların menfi yankıları her tarafta hissedilecektir. Suriyeli sivillerin can güvenliğini hiçe sayan yöntemler, teröristlerin ekmeğine yağ sürmekten başka hiçbir fayda sağlamayacaktır.”

“TÜRKİYE, BAŞTAN BERİ SURİYE’DE AKAN KANIN DURMASI İÇİN MÜCADELE EDİYOR”

Türkiye’nin, baştan beri Suriye’de akan kanın durması için mücadele ettiğini de vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hiçbir ayrım gözetmeden Suriyeli kardeşlerimize sahip çıktık. Özellikle büyük çileler çekmiş İdlib halkının yeni felaketlere maruz kalmasını asla arzu etmiyoruz. Zirveye atfettiğimiz önem de işte bu hassasiyetimizden kaynaklanıyor” açıklamasında bulundu.

“İdlib meselesi, yeni acılara, yeni gerginliklere, yeni sıkıntılara mahal vermeden Astana ruhuna sadık kalınarak çözülmelidir. Astana'da mutabakata vardığımız ilkelerin muhafazası Suriye krizine sürdürülebilir siyasi çözüm bulunması bakımından da mühimdir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Ruhani ve Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin ile görüşmelerinde; terörle mücadele kisvesi altında sahada oldubittilere gidilmemesi gerektiğini vurguladığını ve Suriye’nin toprak bütünlüğü ile komşu ülkelerin millî güvenliğini zayıflatmayı amaçlayan ayrılıkçı gündemlere karşı durulması gerektiğinin altını çizdiğini açıkladı.

“SURİYELİ MÜLTECİLERİN GERİ DÖNÜŞLERİ İÇİN ELVERİŞLİ ŞARTLAR OLUŞTURULMALI”

Cumhurbaşkanı Erdoğan önümüzdeki günlerde üç garantör ülkenin temsilcilerinin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Suriye Özel Temsilcisiyle Cenevre’de yeniden bir araya geleceklerini bildirerek, “Anayasa Komitesi’nin kuruluş süresine dair hazırlıklar ele alınacak ve son aşamaya gelindi diyebiliriz. Astana süreci sayesinde gündeme gelen bu komitenin bir an evvel kurulması ve işlevsel hâle gelmesi, siyasi sürece yeni bir dinamizm kazandıracaktır” dedi.

Zirvede Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri dönüşü konusunun da ele alındığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan  “3,5 milyonu aşkın Suriyeliye ev sahipliği yapan bir ülke olarak mültecilerin gönüllü ve güvenli biçimde geri dönüşlerine ilke olarak olumlu yaklaşıyoruz. Elbette bunun için Birleşmiş Milletler’le eşgüdüm sağlanması, sahada ve siyasi süreçte elverişli şartların oluşturulması şarttır” ifadelerini kullandı.

“ÇÖZÜM DOĞRULTUSUNDAKİ ÇABALARIMIZI SÜRDÜRMEKTE KARARLIYIZ”

Suriye ihtilafının BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararıyla ortaya konan parametreler temelinde kalıcı ve muteber bir çözüme kavuşturulmasının arzuları olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle tamamladı: “Şüphesiz, bu sorumluluk yalnızca üç garantör ülkenin değil, tüm uluslararası toplumundur. Suriye ihtilafına çözüm bulunması için ilgili tüm paydaşların ortak bir zeminde buluşması gereklidir. Türkiye olarak bu hedef doğrultusundaki çabalarımızı sürdürmekte kararlıyız.”

İRAN CUMHURBAŞKANI RUHANİ: “SURİYE’DEKİ TERÖRİST GRUPLARI SİLAH BIRAKMAYA TEŞVİK ETMEK GEREKLİ”

Zirve sonrası ortak basın toplantısında konuşan İran Cumhurbaşkanı Ruhani, dış askerî müdahalenin problemlerin karmaşıklığını artırarak, Suriye halkını daha fazla sıkıntıya sokacağını belirtti. Cumhurbaşkanı Ruhani, İdlib’teki terörist grupların Suriye halkının güvenliği için tehdit olduğunu ifade ederek, toplantıda bu grupları silah bırakmaya teşvik etmenin gerekliliğinin de konuşulduğunu bildirdi. 

RUSYA DEVLET BAŞKANI PUTİN: “ÖNCELİKLİ HEDEF; SURİYE’Yİ TERÖRİZMDEN TAMAMEN TEMİZLEMEK”

Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin, ise yaptığı konuşmada üç ülkenin terörizmle mücadelesinin devam edeceğini, Suriye’de öncelikli hedefin Suriye’yi terörizmden tamamen temizlemek olduğunu belirtti. Özellikle İdlib bölgesinde kademeli olarak durumun istikrara kavuşturulması için adımların ele alındığını belirten Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin, terörle mücadeleye artık Suriye’deki muhalif silahlı grupların da katılmaya başladığını, bunun Suriye’de taraflar arasında güveni arttırarak, siyasi çözüm sürecine katkı sağlayacağını ifade etti.

 

Kaynak:tccb.gov.tr

Yorumlar

İnce’den İzmir sürprizi

7 Eylül 2018 Cuma 22:27

İnce’den İzmir sürprizi

24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı olan Muharrem İnce, İzmir'in kurtuluşu sebebiyle düzenlenecek etkinliklere atılmak üzere 9 Eylül'de İzmir'de olacak.

Muharrem İnce 24 Haziran’da gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimlerinde düzenlediği mitingden sonra ilk kez İzmir’e gidecek.

İnce 9 Eylül’deki İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenecek kurtuluş etkinlikleri programına katılacak.

 

Kaynak: yenicaggazetesi.com.tr

Yorumlar

Aksoy AK Parti’de…

7 Eylül 2018 Cuma 22:24

Aksoy AK Parti’de…

Aksoy AK Parti’de…

Zonguldak’ın Ereğli ilçesine bağlı Ormanlı Belde belediyesi bağımsız meclis üyesi Varol Aksoy’un Ak Parti’ye geçtiği bildirildi.

Konuyla ilgili olarak sosyal medya hesabından açıklamada bulunan Ak Parti Ereğli ilçe başkanı Mehmet Fatih Çakır “Partimizin Ormanlı Belde Gençlik Kolları Başkanlığı yapmış, üç yıldır bağımsız olarak Ormanlı Belediye Meclis Üyeliği yapan Varol Aksoy’un bugün Partimize gelerek üyeliğini gerçekleştirdik. Kendisine, Ormanlı’ya ve teşkilatımıza hayırlı olmasını diliyorum”

Yorumlar

Demirtaş: “Bu bir itiraf..."

7 Eylül 2018 Cuma 10:47

Demirtaş: “Bu bir itiraf..."

Demirtaş: “Bu bir itiraf..."

CHP Milletvekili Ünal Demirtaş, “Ülkemiz açısından son derece önemli ekonomik girdi sağlayabilecekken taş kömürü, uzunca bir süredir yüksek ithalat oranları ile gündeme gelmiştir. Çünkü Ak Parti Hükümetleri taş kömürü üretimini  desteklememiş, TTK’ya yeterli yatırımı yapmamış, işçi sayısı bilinçli ve kasıtlı olarak düşürülmüştür” ifadelerini kullandı.

CHP Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Sönmez’in, Türkiye’de kömür rezervleri ve üretim miktarı konusunda yaptığı açıklamalarını Ak Parti’nin yanlış politikalarının “ İtirafı” olduğunu iddia etti

5 Eylül’de Zonguldak’ta kömür üretiminin artması gerektiğini söyleyen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’nın açıklamalarını gündeme taşıyan CHP’li vekil yaptığı açıklamada “Sayın Bakan, kömürün başkentinde bir itirafta bulunmuştur. Yıllardır, taş kömürünün önemini, yapılması gerekenleri bir bir anlattık.16 yıl sonunda gelen açıklamalar Ak Parti  politikalarının yanlış olduğunun itirafı niteliğindedir. Sayın Bakanı çok geç olmadan başka bir konuda daha uyarıyorum. Üretimin artması için  TTK’nın 6 bin 500 olan  işçi açığı giderilmelidir” dedi.

CHP Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının açıklamalarını TBMM gündemine taşıdı. Enerji Bakanının yanıtlaması istemi ile TBMM Başkanlığına sunduğu önergesi ile ilgili CHP’li Demirtaş şu açıklamayı yaptı;

“CARİ AÇIĞI BÜYÜTEN ENERJİ İTHALATI!

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Zonguldak'ta yaptığı konuşmada Türkiye'nin 1,5 milyar ton kömür rezervi olduğunu, üretim miktarının ise sadece 1 milyon ton olduğunu, Türkiye'nin de yıllık 30 milyon ton kömür ithal ettiğini ve bunun için de 4 milyar dolar kaynak ayrıldığını belirtmiştir. Bugün ülkemiz büyük bir ekonomik krizi yaşamaktadır. Bunun en büyük sebeplerinden birisi de yıllık 50 milyar doların üzerindeki cari açıktır. Cari açığın en büyük kalemlerinden birisini de enerji sektörü oluşturmaktadır.

Enerji sektöründeki taşkömürü, petrol, doğalgaz ithalatı,  cari açığı  oldukça büyüten ithalatlardır. Bu sebeple başta taşkömürü üretimini artırmamız gerekiyor ki, cari açığımız azalsın. Oysa Ak Parti bu üretimi artırmak için TTK’nın 6 bin 500 norm kadro açığı olmasına rağmen, sadece TTK’ya 1.500 maden işçisi alınacağını açıklamış, taşkömürü üretimini ise 5 yılda 10 milyon tona çıkarmayı hedeflediğini  belirtmiştir. 

TAŞ KÖMÜRÜNE  YATIRIM YAPILMADI!

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın, Mayıs 2017 tarihli “2016 yılı Taşkömürü Sektör Raporu”na göre: 2016 itibariyle Türkiye’de, enerji arzında, doğalgaz ve petrolden sonra taş kömürü kullanılmaktadır. Buna rağmen ülkemizde taş kömürü tüketiminin sadece %3.63’ü yerli kaynaklardan karşılanmıştır. Havzadan karşılanan %3.63’lük üretimin ise %2.52’si TTK’dan, %1.11’i rödovanslı sahalardan karşılanmıştır. Ak Parti’nin taş kömürü sektöründeki yanlış politikaları nedeniyle TTK’nın işçi sayısı da, üretimi de yıllar içinde düşmüştür. 2002’de 16 bin işçi ile 2.5 milyon ton üretim yapılırken,  bugün itibariyle işçi sayısı 7 bin 400 lere, üretim ise 800 binlere düşmüştür. AKP’nin iktidara geldiği 2002’den bu yana üretim de işçi sayısı da üçte bir oranında azalmıştır. 2018 yılı itibariyle,  sadece demir çelik sektörü ve ağır sanayi de, koklaşabilme özelliğine sahip taşkömürü ihtiyaca yıllık 7 milyon tondur.  Fakat üretim 800 bin tona kadar düşmüş durumdadır.

TTK ATIL HALE GETİRİLDİ!

Kömür, dünyada ve ülkemizde stratejik öneme sahip enerji kaynaklarından birisidir. Artan enerji ihtiyacıyla, yüksek kalorili ve koklaşabilme özelliği olan taş kömürünün de önemi artmaktadır. Çünkü koklaşabilme özelliğiyle taş kömürü, ağır sanayi ve demir çelik sektörünün temel girdilerinden birisidir. Ülkemiz açısından son derece önemli ekonomik girdi sağlayabilecekken taş kömürü, uzunca bir süredir yüksek ithalat oranları ile gündeme gelmiştir. Çünkü Ak Parti Hükümetleri taş kömürü üretimini  desteklememiş, TTK’ya yeterli yatırımı yapmamış, işçi sayısı bilinçli ve kasıtlı olarak düşürülmüştür.

Ülkemizde Zonguldak taş kömürünün merkezidir. Yüksek kalorili ve koklaşabilme özelliği olan karaelmas,  Ak Parti İktidarları döneminde hak ettiği önemi görmemiş, TTK’yı atıl hale getirerek, sonunda kapatacak politikalar yıllar içinde sistemli bir şekilde uygulanmıştır. Bu gün itibarıyla TTK’nın 6 bin 500 olan norm kadro açığı olmasına rağmen  bu açık giderilmemiş, üretimi artıracak rantabıl  hiçbir yatırım yapılmamıştır.”

NEDEN 6500 İŞÇİ ALMIYORSUNUZ?

CHP Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş önergesinde şu soruların yanıtlanmasını istedi; 

1-Amacınız taşkömürü üretimini artırmak ise,  Türkiye Taşkömürü Kurumunun norm kadro açığı 6. 500 olmasına rağmen, neden 1.500 işçi alınmasına  karar verdiniz?

2-2002-2018 yılları arasında yıllar bazında ayrı ayrı belirtilmek üzere; dışarıdan ton bazında ne kadar kömür  ithal edilmiş, bu ithal edilen kömür karşılığında, yıl yıl dolar bazında  ne kadar ödeme yapılmıştır?

3-2002-2018 yılları arasında ithal edilen kömür, hangi ülkelerden ithal edilmiş ve hangi sektörlerde kullanılmıştır?

4-2003 Ocak ayından 2018 Temmuz ayına kadarki dönemde, yıllar bazında ayrı ayrı belirtilmek üzere;  Zonguldak havzasında TTK ve rödevanslı sahalarda özel sektör kuruluşları ne kadar üretim yapmıştır?

5-Taş kömüründe, yerli üretim son 15 yıl içinde neden düşmüş, üretimin artırılması için neden yatırım yapılmamıştır? Neden işçi istihdamı düşmüştür? 

6-2002 yılından bu güne kadar yıllar bazında Zonguldak’a ne kadar kömür ithalatı yapılmıştır?  Zonguldak’a ithal edilen bu kömür, Zonguldak’ta hangi sektörlerde kullanılmıştır? 

7-TTK’nın norm kadro açığının tamamının giderilmesi için  yeni bir çalışmanız var mıdır?

8-TTK'ya alınacak 1500 işçi ile ne kadar üretim artışı hedeflenmektedir?

9-Norm kadronun 4'te 1'i kadar istihdam yapılarak taşkömürü üretimini 1 milyon tondan 10 milyon tona çıkarmak mümkün müdür?

Yorumlar