ÇİVİCİ'DEN ANKARA HAMLESİ..

Erol Çivici , Cuhmuriyet Halk Partisi Genel Merkezi'nde çok önemli görüşmelere katıldı. Bu görüşmenin, Posbıyık ziyaretinin hemen ardından gerçekleşmesi, dikkatleri Ankara'ya çekti.
Ayrıntılar gelecek...
Proje uygulama eğitimleri gerçekleştirildi

2018 Yılı Mali Destek Programı Proje Uygulama Eğitimleri Gerçekleştirildi
Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı (BAKKA) tarafından 2018 Yılı Proje Teklif Çağrısı kapsamında yürütülecek olan “Küçük Ölçekli Altyapı Mali Destek Programı” ve “Sosyal Kalkınma Mali Destek Programı” kapsamında destek almaya hak kazanan başvuru sahiplerine, Proje Uygulama Rehberi, Kalkınma Ajansları Yönetim Sistemi (KAYS), Görünürlük Rehberi ve Satın alma usul ve esaslarına ilişkin eğitimin ilk ayağı Zonguldak’ta gerçekleştirildi.
Eğitime, destek almaya hak kazanmış olup, sözleşme imzalayan başvuru sahiplerinin proje koordinatörleri ya da projenin uygulanmasından sorumlu personeller katılım sağladı.
Ajans Uzmanlarının bilgilendirme eğitimi öncesi konuşma yapan BAKKA Genel Sekreter Vekili Elif Acar, projelerin bölgenin kalkınması için çok önemli olduğunu dile getirerek başvuru sahiplerine özverili ve gönüllü çalışmalarından dolayı teşekkür etti.
Eğitimler kapsamında projelerin bundan sonraki süreçlerine ilişkin izlenecek yol haritası detaylarıyla birlikte yararlanıcılara aktarıldı.
Toplantıların devamı, 19.09.2018 Bartın Valiliği Çeşm-i Cihan Toplantı Salonu’nda ve 20.09.2018 tarihinde Karabük İl Özel İdaresi Toplantı Salonu’nda gerçekleştirilecektir.
Ankara'da ŞOK görüşme...

Ankara'da ŞOK görüşme...
Zonguldak'ın Ereğli ilçesi önceki dönem Belediye Başkanı Halil Posbıyık Bugün sabah saatlerinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştü.
Yaklaşık bir saat süren görüşmenin ayrıntıları birazdan...
"Eğitimin tasarrufu olmaz."

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Karadeniz Ereğli İlçe Temsilcisi Pınar Akbaş, “Kamusal eğitim politikası bir kenara itildi ve yerine "Paran kadar eğitim" politikası getirildi. Özel okullara teşvik arttırıldı, kamu okullarından tasarruf yapıldı. Eğitimin tasarrufu olmaz. Bu krizin sorumlusu bilim emekçileri, öğrenciler ve veliler değildir” dedi.
Karadeniz Ereğli’de Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) İlçe tarafından 2018-2019 Eğitim Öğretim Yılı’nın başlaması dolayısıyla ilçede de eğitim ve okullarla ilgili sorunları dile getirmek ve çözüm önermek amacıyla basın açıklaması yapıldı.
Atatürk Anıtı önünde düzenlenen ve sendikaya üyesi öğretmenlerin katıldığı basın açıklamasında konuşan Eğitim Sen Ereğli Temsilcisi Pınar Akbaş Ereğli’de 30 binden fazla öğrencinin ders başı yapmasıyla başlayan yeni eğitim yılının öğrenci ve eğitimciler açısından sorunlarla başladığını belirtti.
İlçede eğitim alanında yaşanan sorunların geçici çözümlerle aşılmaya çalışıldığını ileri süren Akbaş açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
“Bugün ilçemizde 30 binden fazla öğrenci ders başı yaptı. Ancak öğrenciler ve biz eğitimciler 2018-2019 eğitim öğretim yılına birçok sorunla merhaba dedik.
TEOG yerine getirilen LGS sisteminde öğrenci yerleştirmelerinde istenilen sonuçların elde edilemediğini gördük. İlk tercihlerde yüzlerce öğrenci açıkta kaldı. Yerleşen öğrencilerin büyük çoğunluğu istediği liseye yerleşemedi. İkinci yerleştirmede tercih önceliği kaldırıldı, puan esas alındı ama bu durum mağduriyetleri gidermeye yetmedi hatta yeni mağduriyetler yarattı. İkinci yerleştirmede Anadolu liselerinin kontenjanı arttırıldı. Ancak fiziki koşullar yeterli olmadığı için geçici çözümler bulundu. Örneğin; ek kontenjan açılan okulların yeterli dersliği olmadığı için öğrenciler başka okulların bünyesinde eğitim öğretime başladı.”
“TALEPLER DİKKATE ALINMADI”
Ereğli'de okul ihtiyaçları belirlenirken öğrenci ya da veli taleplerinin değil siyasal iktidarın taleplerini göz önünde bulundurulduğunu ileri süren Akbaş şöyle devam etti:
“İmam Hatip ortaokulları ve liseleri boş kalırken Anadolu liseleri ve ortaokullarda derslikler yetersiz kalıyor. Plansız, programsız şekilde getirilen LGS sistemi ile ilgili Eğitim Sen olarak yaptığımız itirazlarda ne kadar haklı olduğumuz bir kez daha kanıtlanmış oldu.
MEB her fırsatta meslek liselerine ne kadar önem verdiğini vurguluyor ancak gerekli ve özendirici önlemleri almıyor. Zübeyde Hanım Kız Meslek Lisesi ve Ereğli Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi kontenjanları boş kalırken öğretmenler norm fazlası olma durumuyla karşı karşıya kaldı.”
“KAYIT VE SIRA PARASI ALINIYOR”
Akbaş, okullarda öğretmen açığı olmasına rağmen sıra tayinin iletilmediğini ifade ederek, “Görevlendirmelerle bu soruna geçici çözümler üretiliyor. Hem öğretmenler hem de öğrenciler mağdur oluyor. Fen Lisesi proje okulu olduktan sonra hiçbir duyuru yapılmadan boş kadrolar liyakat gözetilmeden dolduruluyor.
Okula bağış adı altında öğrencilerden kayıt ve sıra parası alınıyor. Para vermeyen öğrencilerin kötü sınıfa kaydolacağı söyleniyor. Öğrencilerin eşit ve parasız eğitim hakkı gasp ediliyor.
Haziran ayında öğretmenler hakkında basına çıkan haberlerle ilgili milli eğitimin bir açıklama yapmasını talep etmiştik. Henüz bir açıklama yapılmadı, kamuoyu aydınlatılmadı. Yeni haberlerle kurum ve kişiler yıpratılmaya devam ediliyor. Suç unsuru teşkil etmeyen paylaşımlar üzerinden öğretmenler hedef gösteriliyor. Bu haberler üzerinden soruşturma açılıyor. Siyasiler kendi aralarındaki çatışmayı kişi ve kurumları karalayarak yıpratarak eğitime yansıtıyor. Bu durum arkadaşlarımıza zarar veriyor. Bu durumla ilgili milli eğitimin gereğini yapmasını talep ediyoruz” dedi.
“DERS KİTAPLARININ TAMAMI GELMEDİ”
İl ve ilçede milli eğitim müdürlüklerinde atama ve görev sorununun sürdüğünü hatırlatan Akbaş bu konuda da şunları söyledi:
“İlçe milli eğitim müdürünün izinde olması, İl milli eğitim müdürünün atanmaması, yaşanan bu sorunların çözümünü aksatıyor. Bu krizin sorumlusu eğitim emekçileri, öğrenciler ve veliler değildir. Okulların açılmasına rağmen öğrenci ders kitaplarının tamamı gelmedi. Bu durumda yasak olmasına rağmen öğrenciler kaynak kitap almaya yönlendirilecek. Kırtasiye masraflarındaki ciddi artış velilerin belini bükecek. Ekonomik krizden sonra ilk kesintinin tasarruf adı altında eğitim bütçesinden yapılmasıyla devlet okulları kendi kaderine terk edildi. Kamusal eğitim politikası bir kenara itildi ve yerine "Paran kadar eğitim" politikası getirildi. Özel okullara teşvik arttırıldı, kamu okullarından tasarruf yapıldı. Eğitimin tasarrufu olmaz. Bu krizin sorumlusu bilim emekçileri, öğrenciler ve veliler değildir.”
“KARMA EĞİTİM FİİILEN ORTADAN KALKTI”
Mili eğitim bakanlığının kurum açma, kapama ve ad verme yönetmeliğinde yapılan değişiklikle çok programlı Anadolu liseleri, mesleki ve teknik eğitim merkezleri ile mesleki eğitim merkezlerinde karma eğitim şartı kaldırıldı. İmam Hatiplerde zaten karma eğitim kaldırılmıştı. Ya binalar ayrıldı ya da koridorlar sınıflar ayrıldı. Bu yönetmelikle bu durum çok daha genişletildi karma eğitim fiilen ortadan kaldırıldı. 2002 den bu yana kamusal eğitim anlayışından uzak piyasacı, muhafazakâr bir eğitim anlayışı dayatılıyor. Kimlikler, inançlar, cinsiyetler üzerinden öğrenciler ayrıştırılıyor. Demokrasi, barış, eşitlik, özgürlük, laikim, çocuk haklar: gibi evrensel değerler yok sayılıyor. Bu yönetmelikle birlikte Meb piyasa ve cemaatlere çok geniş yetkiler veriyor. Kamu okulları protokol adı altında cemaatlere teslim ediliyor. 15 Temmuz öncesinde de dini yapılanmalar okullarda şimdiki gibi çalışma yürütüyordu. Bu süreç daha da güçlenerek devam ediyor. Bilimsel eğitim devlet tarafından dernek ve cemaat adı altında taşeron yapılara devrediliyor. Saraya bağlı kurullar, politika hazırlayıcılar, bakanlıklar ise sadece uygulayan konumumda.
Eğitim sen olarak 2002'lerden bu yana mücadele hattını sürdürdük, sürdürmeye devam edeceğiz. Eğer tekrar kamusal ve bilimsel bir eğitim inşa edilecekse bu noktada eğitim ve bilim emekçilerinin ortak sözüne ve tüm velilerin sözüne ihtiyacımız var. Bu kadar bütünlüklü bir saldırı karşısında bütünlüklü bir mücadele çağrısı yapmaya devam edeceğiz. Kamusal ve bilimsel bir eğitim inşa etmenin tek yolu birlikte mücadele etmekten geçer.”
Okulların sorunlarla birlikte açılmasına rağmen, bu yılı öğretmenlerin ders yılı yapmak için çalışacaklarını dile getiren Akbaş sözlerini şöyle tamamladı.
“Hukuksuz açığa alma, ihraç ve sürgünlerin son bulduğu; eğitimin niteliğinin yükseltilmesi, eğitimin ve eğitim emekçilerinin biriken sorunlarına kalıcı çözümler üretilmesi noktasında somut adımların atıldığı bir dönem olması temennisiyle 2018-2019 eğitim öğretim yılında tüm öğretmenlere ve öğrencilere başarılar diliyoruz.”
Biz öldükten sonra ne olacak!..

Biz öldükten sonra ne olacak!..
*Yaşamaya engelli olan özel bireyler var. Onların anne ve babaların söylediği ortak bir cümle var ki; duyanı derinden yaralayan, “Biz öldükten sonra çocuğumuza ne olacak?” Daha da acı bir cümle ise “Allah’ım. Sana yalvarırım çocuğumla benim canımı aynı anda al.”
*Sadece Ereğli’de yüzlerce özel birey var. Hepsinin birbirinden farklı özel ihtiyaçları var. Hiçbiri, kendi başına hayata tutunamıyor.
Biz öldükten sonra çocuğumuza ne olacak düşüncesinden kurtulmak istiyorlar. Vakıf kurmak istiyorlar… Ve ayrıca kurmak istedikleri “Yaşam Köyü” ile aileler hayata veda ettiğinde çocuklarını emanet edebileceği bir yuva, başka bir deyişle özel insanlara aile olabilecek kurum oluşturmak istiyorlar.
Karadeniz Ereğli’de eşi Dilara Açıkgöz’ü 5 ay önce kanser nedeniyle kaybettikten sonra 19 yaşındaki otizmli oğlu Evren Açıkgöz’e hem annelik hem de babalık yapabilmek için emekliliğini isteyen öğretmen Nusret Açıkgöz, vakıf kurmak istediğini bildirdi. Geleceğe ilişkin korkulanın olduğunu belirten Açıkgöz, durumu özel bireylerin hayata tutunmaları için her kesimden yardım isteyeceğini kaydetti.
Nusret Açıkgöz, Ereğli FM’e açıklamasında, kendisi gibi öğretmen emeklisi olan eşi Dilara Açıkgöz’ü yitirdikten sonra oğulları biri Uzay diğeri ise otizm durumu çeken Evren ile hayata tutunmaya çalıştığını söyledi.
Engelli birey sahibi ailelerin yaşadıkları ortak kaygıyı, “Allah’ım. Sana yalvarırım çocuğumla benim canımı aynı anda al” diyerek anlatan Açıkgöz, kurmak istediği ‘vakıf’ ve ‘Yaşam Köyü’ hakkında şu sözlerle konuştu:
“Ortak kaygılarımız belli. Bizden sonra çocuklarımıza ne olacak. Hiç kimse, bizim gibi çocuklarımıza bakmaz. Kimse bu fedakarlığı elbette göstermez. Ama bir vakıf olursa, ailelerde işin içinde oldukları için hayat biraz daha kolaylaşıyor. Eğitmenler çocuklarla ilgilenirken ailede orada olunca sorun çıkmıyor. Çocuklar orada kötü muamele görmez. Belki biraz daha sakin olabiliyorlar. Yemekleri aileleri yapar ve müthiş bir dayanışma olur. Hayat bizi için de biraz daha kolaylaşır.
Bu çocukların enerjilerini atmaları için içinde basketbol potalarının da olduğu pek çok spor yapabilecekleri kesinlikle büyükçe bir alana ihtiyaç var.
Maddi durumu yetersiz aileler var. Vakıf, bu anlamda da yardımcı olacak. Ankara’da şu anda görüştüğüm birçok arkadaşım var. Aylık 3 bin 500 lira olduğu için gidemiyorlar. Bu tür ailelere katkı sağlamak için vakıf çok önemli.
GÖNÜLLÜLER ÇOK ÖNEMLİ
Ailelerin istediği şudur: Bu çocukları orada mutlu edecek, öfke nöbeti geçirmelerini engelleyecek bir şeylerin olması gerekiyor. Burada belki de gönüllüler devreye girecek. Özel Eğitim Bölüm öğrencileri var Ereğli’de. Onlar bize çok yardımcı olmuşlardı. Bu tür gönüllüler ile yol kat edebiliriz. Gönüllü sasıyı ne kadar çok olursa, bundan yararlanacak çocukta çok olur.
Yaşam Köyü çok gerekli. Kısa vadede belki bir vakıf kurmak ama uzun vadede Yaşam Köyü.
ERDEMİR… BELEDİYE… TSO… TÜM STK’LAR…
Yaşam Köyü’nü kurabilmek için farkındalığı arttırmak geriyor. Çok büyük bir maddi kaynak gerekiyor. Küçük bağışlar şeklinde başlansa, birikimler arttıkça vakfın mal varlığı olsa köy işi de zaman içinde çözülebilir. Kimler girebilir devreye? Bu çağrımıza kimler cevap verebilir? Ereğli’de pek çok STK var. Belediye var. Erdemir var. Siyasiler var. Mesela eski Erdemir (Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları) olsa hiç kimseye ihtiyaç olmadan bu iş çözülürdü. Erdemir yardımcı olabilir. Ticaret ve Sanayi Odası olabilir, Ereğli Belediyesi olabilir. Kent Konseyi var, iyi insanlar var. Hepsi bir araya gelirse çok güzel şeyler olur. Ailelerin izinde bulunduğu durum belli, gerçekten zor durumdalar.”
Öte yandan, 2 yaşında otizm teşhisi konulan kardeşi Evren’in yaşadıklarına o andan itibaren şahit olan ağabeyi Uzay Açıkgöz’ün ise otizme sebep olan durumu çözmek ve ortadan kaldırmak için, bu yıl kazandığı üniversitede Moleküler Biyoloji Genetik Bölümü okuyacağı öğrenildi.