Kameralara Yansıdı
Kameralara Yansıdı
Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde park yerinden çıkarken meydana gelen kaza sormasında yaşanan tartışma ve kavga anı güvenlik kameralarına yansımıştı. Taraflardan Şehit babası Kamil Demirci burnunun kırıldığını iddia ederek İmam Ahmet Akkaya ise KamilDemirci’nin kendisine küfürler ederek saldırdığını, yumruk atmaya çalıştığını ve annesine küfür edince kendisinin de refleks gösterdiğini savundu. Demirci ailesinin kızı Arzu Demirci ise haber için kendisini arayan gazetecilere ‘Haberin ulusala çıkmasını istemiyoruz. Bu konuda sessiz kalacağız. Biraz da durumumuz iyi değil” diyerek konuşmak istemedi.
Olay 30 Aralık Çarşamba günü İlçe Spor Müdürlüğü binası önünde meydana geldi. İddiaya göre Alaplı Gümeli beldesinde imam Ahmet Akkaya, Ereğli Gençlik ve Spor İlçe Müdürlüğü önündeki aracıyla geri manevra yaptığı sırada arkasında bulunan Kamil Demirci'nin kullandığı araca çarptı. İki taraf arasında çıkan tartışma kavgaya dönüştü. Güvenlik kamerasına da yansıyan kavgada, imam Ahmet Akkaya üzerine gelen Kamil Demirci'ye yumruk attı. Yumruk sonrasında yere düşen KamilDemirci Ahmet Akkaya’nın üzerine gitmeye devam edince araya giren vatandaşlar tarafları birbirinden ayırdı.
İMAM AKKAYA KONUŞTU…
Olayda Şehit Babası Kamil Demirci ile yaşadığı tartışmayı anlatan İmam Ahmet Karakaya, kendisinin Spor İlçe Müdürlüğü’ne Kamil Demirci’nin kızı Arzu Demirci’nin yardım istemesi üzerine gittiğini, işinin bitiminde otoparktaki aracına bindiğini, bindiği sırada arkasında arabanın olmadığını ve kazanın bu şekilde meydana geldiğini iddia etti. Araçtan indikten sonra Kamil Demirci’ninb kendisine tepki verdiğini ve kendisinin de ‘Araçta büyütülecek bir şey yok, gerekeni yaparız’ dediğini ifade eden Ahmet Akkaya, güvenlik kameralarına yansıyan görüntülerde yol ortasında kalan aracını çekmek için aracına bindiği ve geri geri gittiği sırada Kamil Demirci’nin kendisine küfür etmesi sonraısnda araçtan indiğini kaydetti. Sonrasında ise Kamil Demirci’nin üzerine yürüdüğünü ve yumruk armaya çalıştığını kaydeden Ahmet Karakaya “Olay günü 30 aralıktı sanırsam öğleden sonra amcamızın kızı beni aradı, arşivle ilgili işin içinden çıkamadığı için benden yardım etmemi istedi. Bir saat sonra ona geleceğimi söyledim, bir saat sonra onun yanına gittim spor müdürlüğüne gidiş sebebim bu, arzu hanıma yardım ettim evraklar konusunda, hatta bazı konularda ona ben yapacağım dedim teşekkür etti. Daha sonra oradan ayrılırken otoparkta ki aracıma doğru yöneldim ve otopark boştu zaten görüntü kayıtlarında bu var ben araca binerken otopark boştu bir daha hani arkaya bakma ihtiyacı hissetmedim. O ara benim arkama geldi ben onu fark etmedim geri geri gelirken arabaya vurduk bu bir kaza küçük bir kaza yani çok küçük bir kaza, araçtan indim hemen ileriye aldım araçtan indim. Baktım bir şey yok ufak bir kaza ne gerekiyorsa yaparım dedim, fakat amca arabadan camından doğru bana bağırmaya başladı. Dedim “amca yok yani yapacak bir şey yok” küçük bir kaza ne gerekiyorsa yaparım dedim daha sonra insanlarda oraya toplanmaya başlayınca, hani daha fazla şey olmasın diye arabayı oradan bir çekeyim dedim. Arabayı oradan geri geri çıkartırken, cam hizaları aynı hizaya geldi ve tekrar bana bağırmaya başladı. Polis çağıralım tutanak tutalım demiyor sürekli bağırıyor. Ama ondan sonra “Amca dedim bunda ne var dedim” şey yapma sonra bana küfür etti. Ettiği küfürü burada söyleyebilir miyim bilmiyorum ama işte bana küfür etti. Küfür edince ben araçtan aşağıya indim, kaçacak olsam niye araçtan ineyim öyle değil mi? Kaçıyormuş diye haberler yapıldı hakkımda kaçacak olsam niye araçtan aşağıya ineyim, araçtan aşağıya indim iner inmez benim aracın ön tarafından doğru koşarak ve tekrar aynı küfür ederek, yumruğunu da havaya kaldırmış bir şekilde geldi. Ben dur dedim amca kendimi geriye attım yani yaşı benden büyük elbette mustaribim hakikaten bu konuda. Tekrar üzerime doğru yeltendi ben hep her defasında geri kaçtım ama her üzerime yeltenişinde bana yumruk salladı, bana küfür etti. Hanımının yanında kızının yanında ki ben onun vallahi billahi tallahi şehit babası olduğunu bilmiyorum hani vallahi bilmiyorum, oradaki kızın babası olduğunu da bilmiyorum, sadece ooay için oradalar sanıyorum. Bir kalabalık var onu tutmaya çalışıyor fakat bunlara rağmen hala üzerime doğru geldi zaten bu görüntülerde de var. Sürekli geri kaçtım yapma diye ellerimi, hani ellerim durdurur ucasınaydı, ondan sonra anneme küfür etti. Hani bende buna karşılık bir refleks gösterdim. Annemiz kutsaldır öyle değil mi? şehidimizde kutsal, şehidimize de can feda ona saygımızda sonsuz ama benimde annem kutsal. Ben ister istemez refleks gösterdim, refleksi gösterdikten sonra ben yine geri kaçtım. Orada hanımının hakaretlerine maruz kaldım, diğer insanların akrabalarının hakaretlerine maruz kaldım. Üzgünüm keşke böyle bir olay hiç yaşanmasaydı ancak ne kadar geri kaçsam da, geri atsam da kurtaramadım kendimi hani böyle bir şeyi yaşadık. Karakola gittik o şöyle oldu; olayı yatıştırmak için, beni bir odaya aldılar onu diğer odaya aldılar. Daha sonra hani beni görünce daha sonra polis arabasının orada olduğunu görünce, tekrar hemen oraya geri geldim polisleri görünce hemen. Polisler beni sordular Ahmet Akkaya sen misin dedi, benim dedim beni alıp emniyete götürdüler. Daha sonra şikâyetçi olmayacaklarını öğrendim, eğer masraflarını karşılarsam. Tabi ki dedim hem mustaribim keşke hiç yaşanmasaydı bu olay, şikâyetçi de olmayacağım, onlarda şikayetçi olmak istemediler şikayetçi değiliz dediler, şikayetçi olmadılar bende şikayetçi olmadım anlaştık sulha bağlandı. Daha sonra işte ertesi gün mü iki gün sonramı tam olarak şey yapamıyorum gelen haber, amcamızın burnu kırılmış ki öyle bir şey yoktu o günde yoktu daha sonra hastane raporlarında da yoktu. Burnu kırılmış diye tekrar benden şikâyetçi olmuş ve olayı basına taraflı bir şekilde bildirmişler” dedi.
Akkaya, daha sonra ise Demirci'nin kendisinden şikâyetçi olduğunu öğrendiğini ifade etti. Akkaya, kendisinin de Kamil Demirci ve ailesinden, ayrıca haberleri yapan gazetecilerden de şikayetçi olacağını ifade etti.
Diğer yandan olayı tarafı olan Kamil Demirci’nin kızı Arzu Demirci ile haber konusunda telefon ile yapılan görüşmede, Arzu Demirci “Biraz beklemede kalacağız. Resmi Kurumlarla da görüşüyoruz. Fazla da ulusal basına da çıksın istemiyoruz. Şehit ailesiyiz. Gururumuz rencide oluyor. Sözcü gazetesinde çıktı. Daha çok istemiyoruz. Birazda kötü durumdayız açıkçası. Bekleme kalacağız” dedi.
Demokratik Eylem olduğunu bildirdi
Demokratik Eylem olduğunu bildirdi
ZONGULDAK
Genel Maden İşçileri Sendikası (GİMİS) Genel Başkanı Hakan Yeşil, “Büyük Zonguldak-Ankara Yürüyüşü”nün, ülkedeki işçi sınıfının sesinin dünyada yankılandığı demokratik bir eylem olduğunu bildirdi.
Yeşil, 4-8 Ocak 1991’de GMİS öncülüğünde gerçekleştirilen ‘Zonguldak-Ankara Büyük Madenci Yürüyüşü ’nün 30’uncu Yıldönümü nedeniyle Yönetim Kurulu adına yaptığı yazılı açıklamada, 1990’da Zonguldak halkının haklı taleplerini haykırmasına, dönemi iktidarının duyarsız kalması nedeniyle 4 Ocak’ta ‘Büyük Yürüyüş’ün başladığını hatırlattı.
4 Ocak’ın, maden ocakları, demir-çelik, enerji sektörü, ülke sanayisini; dolayısıyla üretim kültürünü hedef alanlara karşı, maden işçilerinin, Zonguldak bölge halkının verdiği büyük mücadelenin günü olduğunu anlatan Yeşil, şunları kaydetti:
“4-8 Ocak 1991’de Maden İşçileri ve eşleri, aileleri, bölge halkı ve Türkiye’nin dört bir yanından gelen desteklerle yaklaşık 150 bin kişi tarihimize altın bir sayfa yazdılar. Büyük Zonguldak-Ankara Yürüyüşü, ülkemiz işçi sınıfının sesinin tüm dünyada yankılandığı demokratik bir eylemdir. 4-8 Ocak 1991 Ankara Yürüyüşümüz ile Madenci Feneri, Türkiye’yi aydınlattı. Genel Başkanımız, Önderimiz Şemsi Denizer, Yönetim Kurulu Üyeleri ve şube yöneticileri öncülüğünde kar-kış demeden yollara çıkan 150 bine yakın insan, 5 gün boyunca yollarda, dağda-bayırda büyük bir kararlılık ve disiplin ile sloganlarını haykırdı. Madenciler, haklı ve meşru bir mücadele içinde olmaktan aldıkları güç ile ülkemiz emek ve demokrasi mücadelesine altın bir sayfa ekledi.
1994 yılında bazı maden ocaklarının kapatılması istenen 5 Nisan Kararları’na karşı da aynı mücadele ruhu canlandırılmış ve yine Zonguldak’a ve bölgeye yönelen saldırılar püskürtülmüştür.
Yaşadığımız örnek grevin ve 4-8 Ocak 1991 tarihinde sesimizi dünyaya duyurduğumuz Büyük Yürüyüşün öncüsü Rahmetli Genel Başkanımız Şemsi Denizer’i şükranla anıyor, mücadeleye katkı yapan herkese saygılarımızı sunuyor, maden şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyoruz.”
TEPKİMİZİ ORTAYA KOYDUK.
GMİS Genel Başkanı Yeşil, ilerleyen süreçlerde de; Türkiye Taş Kömürü Kurumu’nun (TTK) bazı müesseselerinin özelleştirilmesi girişimlerine karşı çeşitli zamanlarda eylemsel tepkilerini ortaya koyduklarını hatırlattığı açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Bugün maden ocaklarımız, demir-çelik fabrikalarımız, Maden Tetkik Arama Kurumumuz halen ayaktaysa, bizden öncekilerin verdiği mücadele ve o mücadelenin bize öğrettikleriyle bizim dimdik ayakta durmamızdandır. Bu anlayışla mücadelemizi hep birlikte sürdüreceğiz. Koklaşabilir özelliğiyle ülkemiz demir-çelik sektörünün, dolayısıyla sanayinin güvencesi olan Zonguldak Taşkömürü Havzamıza ve TTK’ya sahip çıkmak ve üretimi artırmak, Maden Teknik Arama’yı (MTA) daha aktif çalışır hale getirmek, tüm yeraltı kaynaklarımıza sahip çıkmak mecburiyetimiz var.
Birlik, dayanışma ve omuz omuza hareket edebilme yeteneğiyle başarıya nasıl ulaşılacağını gösteren maden işçilerimizi, Zonguldak ve bölge halkını, tüm demokrasi güçlerini saygıyla selamlıyoruz.”
Ağaçlar götürüldü
Ağaçlar götürüldü
Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde yetişen Ateş Dikeni ağacından toplanan meyveler, fidan yetiştirilmek üzere Gökçebey Orman Fidan müdürlüğüne götürüldü. Meyvelerden elde edilecek tohumlar, yaban hayvanlarının beslenmesi için fidan haline getirilerek ormanlara dikilerek yaban hayvanlarının yaşamına katkı sağlanacak.
Gökçebey Orman Fidan Müdürlüğü’ne bağlı görevliler, Ereğli’ de yetişen ve tabiatta son fidan veren ATEŞ DİKENİ ağacının meyvesini toplamak için Ereğli’ye geldi. İlçenin Lojmanlar mevkiinde yetişen ağacın meyvelerini toplayan ekipler, meyvelerin içinde ki tohumları Gökçebey Orman Fidan Müdürlüğünde ayırarak Fidan yetiştirilmesi için ekiplere teslim edecek. Bu sene hedeflenen 150 bin ATEŞ DİKENİ fidanı, daha sonra ormanlık alanlara dikilerek Yaban hayvanlarının yaşamlarını idame ettirmesi sağlanacak.
Ereğli’ de ATEŞ DİKENİ meyvesi toplamaya gelen ekip üyelerinden 32 yıllık ormancı Şeref Takıcak (56) Ateş Dikeni ağacının aban hayvanlarının beslenmesinde çok önemli bir ağaç olduğunu söyledi. Genelde kanatlı hayvanların ağacın meyvelerini yediğini ifade eden Takıcak “Biz bu fidanları Gökçebey Orman Fidanlığında çoğaltmak için topluyoruz. Amacımız ormanda ki yaban hayvanlarının beslenme imkânının ortamını sağlayıp çoğalmalarını sağlamak. Amacımız bu. Her sene en azından 100 ila 150 bin adet fidan yetişiyor. Ormanlara dikiliyor. Yaban hayvanlarının devamını sağlamak amacıyla. Bu topladığımız tohumun adı ‘ATEŞ DİKENİ’. Bunlar burada toplandıktan sonra Gökçebey’e gidiyor. Yaprakları tek tek ayıklanıyor. Orada sıkılarak eleklerden geçiriliyor. Şu görmüş olduğunuz küçük tohumlar eleklerden ayrılıyor. Gölgede kurutulup hazırlanan ekip tarafından ekilerek fidan haline getiriliyor. Oradan da çıkarılarak ormanlara dikiliyor. Bu zaman kadar yaklaşık 10-15 yıldan bu yana ekiyoruz. Milyonlarca fidan yetiştirmiş, ormanlara dikmişizdir. Genelde kanatlı hayvanlar için dikiliyor. Arılar da yiyiyor” dedi.
AĞAÇLARA ZARAR VERMESİNLER…
ATEŞ DİKENİ ağacının yaban hayvanları için çok önemli olduğuna dikkat çeken Şeref Takıcak “Ağaçlara zarar vermesinler. Kırmasınlar. Bunlar da canlıların yiyeceği meyve. Nasıl biz kiraz, armut yiyorsak, onlarda bunlarla besleniyor. Bu sene fidan hedefimiz 150 bin adet fidan yetiştirmek. Ateş dikeni ağacı tabiatta en son fidan veren ağaçtır. Artık bundan sonra bu ağaçtan başka fidan verecek ağaç yok. O yüzden bu ağaç çok önemli. Bu ağacın korunması üretilmesi yaban hayvanları açısından çok önemli. O yüzden izin dinlemiyor, hafta sonu demiyor çalışıyoruz ki bir tane fazla toplayıp, bir fidan fazla üretmeye çalışıyoruz” dedi.
Niyazi Yalçın Hayatını Kaybetti
Niyazi Yalçın Hayatını Kaybetti
Ereğli Aşağı Kayalıdere köyü Muhtarı Niyazi Yalçın, hayatını kaybetti.
İlk bilgiler Yalçın’ın geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybettiği yönünde.
Cenazesinin sabaha karşı Ereğli Devlet Hastanesi morguna getirildiği , sabah saatlerinde ise otopsi için Zonguldak Adli Tıp Kurumuna gönderileceği öğrenildi.
Yalçın’ın kesin ölüm nedeni yapılacak otopsi sonucu belli olacak.
Ereğli'de 2 vefat
Ereğli'de 2 vefat
Ereğli’de Korona Virüs kaynaklı can kaybı sayısı bugün yaşanan 2 vefatla 184’e çıktı.
Bir süredir tedavisi Özel Anadolu Hastanesinde süren 75 yaşındaki Abdullah Erdin’in hayatını kaybetmesi sonrası Ereğli Devlet Hastanesinde tedavi gören ve Ömerli Mahallesinde ikamet ettiği öğrenilen 87 yaşındaki Zehra K’nın da vefat haberi geldi.
Cenazeler gün içinde Ömerli ve Aktaş mezarlıklarında Korona Virüs tedbirleri alınarak toprağa verilirken, söz konusu vefatlarla Ereğli’de yeni yılın ilk 3 gününde hayatını kaybedenlerin sayısı 3’e, ilk vefatın yaşandığı 16 Nisan 2019’dan bu yana İlçe nüfusuna kayıtlı can kaybı sayısı ise 184’e yükseldi.
Bu arada Türkiye geleni son 24 saat rakamları da açıklandı. Son 24 saatte 202 kişi hayatını kaybederken, 1.713 yeni hasta, 11.180 yeni vaka tespit edildi.